Uyarı : A$ağıda okuyacaklarınızın hepsi gerçektir ve kendi ba$ınıza asla denememeniz tavsiye edilir. Hatta, ba$kası varken de :)

Efenim.. $imdi ben Dede konusunda biraz hassasım bilirsiniz belki. Fakat bu hassasiyetim sadece Baba'nın Baba'sında geçerli.. ( Çok baba bir adam gibi bir kullanım değil, Baba tarafında ki Dede :) ) Neden mi ? Anne tarafından olan Dede ile biraz sorunluyuz. Zira kendisinin alkolle arasının a$ırı iyi olması durumu bu hale getiriyor. Bu yazıda biraz O'nu anlatmak istiyorum izninizle.. Gerçekten hakkında büyük efsaneler(!) var. Birçoğuda birinci ağızdan, Anneanne'den dinlenmi$tir.. :)

$imdi, söylediğim gibi Dede fazla alkol tüketiyor. Burada ki fazla kelimesinin altını çizmek istiyorum. Konuya $öyle bir soru ile ba$layalım dilerseniz..

Bir insanın kanında ki alkol oranı maksimum ne kadar olabilir?

Dede içiyor.. İçiyor ve bir bakmı$sınız yine içiyor :) $u aralar $arap favorisi, burada kendince bir açıklama da bulmu$ " Kalbe yararlıymı$ " diyor. Peki diyoruz.. Günde yakla$ık 5-6 $i$e $arap tüketiyor Dede. Yemek yok, su yok, uyku yok ! Sadece günde 1 Litre sütten yapılmı$ sütlaç. O da pirinçli olacak mutlaka, e ba$ka türlü tutmuyor :) $arapçı diyenler olabilir, bu hafiflemi$ hali.. Bir gün içip ertesi gün içmese yine kısmen göz ardı edilebilir bir durum çıkacak ortaya. Fakat, hayır. Bir ba$ladığında minimum 5 ay içiyor Dede :) Bakın tekrarlıyorum, 5 ay durmadan, yemek olmadan, arada 1-2 saat uyuyarak, su olmadan, her gün 5-6 $i$e $arap içerek ya$anabilir mi ? Normal de Hayır demem gerekiyor. Hele ki bahsi geçen insanda Kalp, $eker, Yüksek Tansiyon, Damar tıkanıklığı varken üstüne 4 kez midesinden ameliyat olmu$ ise..

İ$te böyle bir potansiyeli olan bir dedem var. Arife günü tekrar ba$lamı$.. Ama tabi bu seferki ba$langıç biraz sert olmu$, çabuk çarpmı$.. Ne mi içiyor ? Kolonya - Kola.. İnsanlar normalde Vodka - Kola, Cin - Kola gibi $eyler içer.. E Viski - Kola seçeneğini de sevenlerin sayısı az değil tabii.. Ama Kolonya - Kola nedir ki ? Neyse, aldım elinden materyallerini, koydum $arabını önüne $imdi mutlu ve mesut.. Sanırım :/

Gelelim efsanelere.. Burada birkaç noktada gülme garantisi veriyorum. Gülebilirsiniz çünkü biz ağlama faslını çoktan geçtik ..

Efsane 1 :

Efenim gençliğinde bu insanlar paraya para demiyorlarmı$.. Hani o dönemde, keyfi geldiğinde buradan İstanbul'a taksi tutacak bir bünye. Bir gün içiyor içiyor, Kanlıca'da ki yalıda denize girmek istiyor Pa$a.. Atlıyor taksiye gidiyor. Fakat iki adet taksi var. İstanbul'a vardığında anlam veremiyor kimse. Birden.. Gidiyor, taksinin ön kapısını açıyor ve ön koltukta bulunan Fötr $apkasını alıyor.. Meğer $apkasının ön koltukta seyahat etmesini istemi$ Pa$a ve ayrı taksi tutmu$.. :)

Efsane 2 :

Yaz günü köyde.. Eski$ehir'in yazıda pek kurak olur buralılar bilir. Dede ve babası Rakı içmek istiyorlar. Fakat bir yerden sonra Su doldurmanın onlar için i$kence haline geleceğini dü$ünerek ne yapsak ne yapsak diyorlar. Köyün çe$mesinin yanına bir sofra kurduruyorlar.. 3 gün oradan kalkmadan içiyorlar. E tabii, çe$me sürekli akıyor. Doldur doldur iç. Pehhh !

Bu kadar değil ama diğerleri pek yazılabilecek türden $eyler değil.. Ben çok gülüyorum ama alı$tığımdan sanırım, duyunca bozulanlar da pek çok oluyor :) E arada benim de ya$adığım bazı hatıralarım var pek tabi..

Mesela,

Bir gün bir telefon geliyor, Dede'ne ula$amıyoruz bir kontrol edermisin diye.. Dayı ile gidiyoruz eve.. Eski$ehir Adalar'da eski bir binanın zemin katı.. Kapıyı çalıyoruz açan yok, telefona bakılmıyor.. Ne yapsak ne yapsak.. Camdan girelim dedik. Dayı bir omuzla attı beni cama. Bir de ne görsem, Dede kanlar içerisinde yatıyor yerde. Üstünde bir atlet var ama kıpkırmızı olmu$.. Kapıyı kırarsın, apar topar hastaneye.. Bir yandan söyleniyoruz, " Kesin birine sata$tı biride vurdu bıraktı böyle. " diyerek.. Hastaneye gittiğimizde doktorlar oraya bakıyorlar bir$ey yok, buraya bakıyorlar bir$ey yok.. Orta ya$larda bir doktor gelir, ağzını açar dedenin koklar.. Oh, le$.. Ne mi ? Kolonya.. Alkol bitince yine kolonya ya asılıyor, e alkol kanı sulandırıyor ve ağzı burnu kanıyor.. O günden beri, ne zaman hastaneye gitse " Talat Amca'yı yine getirdiler " cümlesini duymamız çok a$ikar oldu.. :)

Sonra.. Bunu ben görmedim aslında, yani olay anında orada değilim ama $ahsı bizzat gördüm ve kesinlikle emin oldum..

Dayı'nın Bursa'dan bir arkada$ı geliyor. O sırada Dede yine alkolün zirvesinde tabii.. Dayı'da arkada$ına anlatıyor, " Ne kadar olabilir ki? " tarzında bir yakla$ım ile kar$ıla$ınca gel götüreyim seni de gör diyor. Bu arada $unu da belirtmekte fayda var ki, görecek olan Abi'nin de alkol ile arası pek pek iyi.. :) Neyse bunlar gidiyorlar.. Gittikten 10 dakika sonra Abi evden ağlayarak çıkıyor.. Ve inanın o günden beri o adam ağzına içki sürmemi$tir.

Kuzen, senin de var bildiklerin biliyorum :) Buyur anlat dilersen :)

İ$te alkol böyle bir$ey.. İnsanı, insanlıktan çıkartıyor. Yukarıda yazılanlar gülünesi $eyler olabilir ama biraz da ibret almak gerekiyor sanırım. Benim önümde böyle bir örnek var, dikkatli olun.

Bu arada, bilgisayarımda olu$an bir sorundan dolayı okuduğum blogların hepsini kaybettim.. Ama bu gece herkesi tekrar rahatlıkla okuyabileceğim sanırım, geliyorum :)

Mutluluklar herkese, dikkat :)


edit post

Demi$tim ufak bir kaçamak yapacağım diye.. Gittim. Mis gibi bir Amasra ve Safranbolu turu yaptım geldim :)Nasıldı diyecek olursanız kesinlikle mükemmeldi.. Her ne kadar hayatım boyunca bir arada göremeyeceğim yağmur damlalarını 2 günde görebilmi$ olsam da inanılmaz keyifliydi.. Rakı içmek için gitmi$tim zaten, süper oldu !


Özellikle Amasra oldukça güzel, küçük bir yer. Her yerine yürüyerek ula$abiliyorsunuz.. Eğer gidecek olanlarınız olursa, Ağlayan Ağaç diye bir yer var. Oranın tam sol tarafında ufak bir tepe ve tepenin üzerinde ufak bir Lighthouse var. Oradan manzarayı izlemenizi tavsiye ederim :)


Peki ne i$e yarar bu manzara ? Efenim, burası 270 derecelik manzarasıyla Amasra'nın bir bölümünü ve Karadeniz'i görüyor sadece. Anlayacağınız Rakı içmek için mükemmel bir ortam. Yalnız, öyle restaurant falan yok. Benim gibi yapabilirsiniz dilerseniz. Nasıl mı ?

Bulunduğunuz otelden iki adet rakı bardağı rica edilir.. Daha sonra bir Tekel Bayii'ne uğrayarak ki$i sayısı ya da içme potansiyeline göre ufak veya büyük rakı alınır. Tabii ki sek içmiyorsanız su almayı da unutmayın. ( Burada dikkat edilmesi gerekilen husus, eğer soğuk su istiyorsanız almadan 1 saat önce bakkalınızdan dondurma dolabına koymasını rica edebilirsiniz :) ) Eğer
yağmur yağıyorsa kalın giyinmeniz hatta var ise naylon bir yağmurluk bulundurmanız önemli. Ha yok benim gibi ıslanmaktır olay derseniz sizin bileceğiniz bir$ey :) Bir de unutmadan, eğer rakı içerken yağmur yağıyor ise, yanınıza iki adet de bardak altlığı almanızı öneririm. Neden mi ? Yağmur suları rakının tadını bozabilir, dolayısı ile içmediğiniz zamanlarda bardağın üstünü kapatmak en iyisi olacaktır.

Bölgede rüzgar ve deniz dalgalarının sesinden ba$ka bir ses yok maalesef. Dilerseniz yanınıza biraz da müzik desteği alarak i$in keyif kısmının b.kunu çıkartabilirsiniz :)

Afiyet olsun :)

Uh, çok fenayım :)


Gelelim fotoğraflara ;



Bakmayın böyle durduğuna.. Bildiğiniz uçurum, neler ya$adım bunu çekebilmek için bir bilseniz :) Ama Mükemmel !


Burası da Rakı içtiğim tepecik(!)'in sağ tarafında kalan, normal insanların buraya çıkıp manzarayı izlediği yer, tavsiye etmem.. :)


Amasra'dan sonra Safrabolu'yu da göreyim dedim ama orada pek bir$ey yok. Yani birileri gelmi$, birkaç eski evi restore ettirmi$ o kadar. Diğer $ehirlere nazaran tarihini biraz daha iyi korumu$ diyebiliriz. Sokaklarında yürünmüyor :))

Burada ufak bir çar$ı var, hediyelik e$ya ve lokumcular..Bir tane antikacı amca buldum. Süper koleksiyonları var. Eski madeni para, eski ayakkabı, eski radyolar vs.. Ama en ilgi çekici olanı Sigara koleksiyonu. Buyrun,





Meğer eskiden her özel gün için bir sigara üretilirmi$de haberimiz yokmu$.. Deği$ik $eyler var.. Tadına da bakmak lazımdı evet ama kurtlanmı$lardır muhtemelen :)

Bir kaçamakta böyle bitti i$te, darısı ba$ınıza :) Bundan sonra sık sık buralarda olacağım sanırım, çok özledim herkesleri..

Dikkat edin kendinize :)

edit post

Türküm. Doğruyum. Çalı$kanım.

İlkem ;

Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak.

Yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir.

Ülküm ;

Yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk !

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime ant içerim !

Varlığım,

Türk varlığına armağan olsun !

Ne Mutlu Türküm Diyene !


Te$ekkürler Dr. Re$it Galip. İnsanlara bir kere daha ant içmenin *öt vermeye benzemediğini anlatmı$sın..

edit post

Ba$tan söyleyeyim, çok karı$ık bir yazı olacak.. :)


Hiç lafı uzatmadan söylemek istiyorum ki Last.fm ve Myspace illegal oldukları gerekçesi ile Türkiye sınırları içerisinde engellenmi$.. Ben sizlere ne diyeyim ki, hadi bakalım nereye kadar.. Ak$am ak$am sinirler tepeye çıktı yine.

Efenim, stajım bitti.. Rahatladım, tüm zamanım benim artık! Buraya daha fazla zaman ayırabileceğim, kendime her$eyden önce.. Programda ilk olarak ufak bir Karadeniz turu var sanırım, yarın kafam eserse gidebilirim.. Tek bir sorun var, Amasra taraflarında tavsiye edilebilecek güzel ve her$eyden önce Bayram dolayısı ile yer bulabileceğim Otel ya da pansiyon tarzı bir yer önerebilecek birileri var mı ? :)

Yarın bayram geliyor, seviyorum.. El öpmeler, hal hatır sormalar. Eskilerden oldukça uzak olduğumuz $u günlerde eminim herkese çok iyi gelecektir. $imdi den mutlu bayramlar !

Geçenlerde Otel'de konu$uyoruz.. İnsanların ramazanda alkol alması ile ilgili. Bir arkada$ın söylediği bir$ey çok ho$uma gitti ;

" Bayram Namazından sonra Istanbul için alkol vakti.. " Hahaha, pek bir güldüm :))




Bir de $öyle bir durum var ki insanların bazı $eyler için kullandıkları mazeretlerden nefret ediyorum.. Din konusunda kimseyi ele$tirmem, ele$tirilmekten de ho$lanmam fakat.. " Ben oruç tutunca çok sinirli oluyorum, etrafımda ki insanları kırıyorum ve daha çok günaha giriyorum " diyenler.. Orucun mantığını anlamamı$, fabrika hatası olarak algılıyorum bu insanları. Oruç değilmidir, merhamet sağlayan ? Açlığı hissettirerek, aç olan insanlar ile empati kurmaya olanak sağlayan? Nefislerini, arzularını kontrol altında tutmayı öğreten Oruç değil mi ? Saçma..

Biz Türk milleti olarak her$eyin bokunu çıkarmayı çok iyi biliriz, biliyorsunuz.. Baklava'nın da çıkmı$.. Nasıl mı ? $öyle dü$ünün... Cevizin kilosu 15 Lira, $eker deseniz 2-3 Lira, yufkaya da 4 Lira desek.. Emek o bu derken kilosu en az 25-30 Lira olması gereken baklava 5 Liraya bile satılıyor.. Nasıl mı ?

Adamlar Fıstık yerine Bezelye koyuyormu$ yahu ! Yuh ! Ne fantezi ama..


Özellikle blog dünyasında Bidost haricinde kimse ile siyasi konularda tartı$mamaya özen gösteririm, çok fazla değinmem de... Bir olay var ki yemek yerken resmen yerimden sıçrayıp küfür ettim, babamın bakı$larını görmeliydiniz :) Biliyorsunuz bugün 26 maddelik bir öngörü topluluğu yayınlandı Kürt açılımı ile ilgili.. Bugüne kadar hiçbir zaman Kürt - Türk ayrımı yapmadım, yapacağımı da sanmıyorum.

Birincisi.. Hani biz okula gittiğimizde can atardık çıkıp okumaya.. Türküm, Doğruyum.. Çalı$kanım.. Sonunda hep beraber, tüm okul " Ne Mutku Türküm Diyene ! " diye haykırırdık.. Artık söylenmeyecekmi$.. İçimden o kadar çok küfür etmek geliyor ki. Ama yok, Büyük dü$ünmek lazım.. S.ktir.

İkincisi.. Her ne kadar gerçekle$meyecek olsa dahi söz konusu olması bile yetiyor. Alfabemiz kaç harfli diye sorulduğunda ne dersiniz ? 29 değil mi ? Bu sayı deği$mek üzereydi, " W, Q " gibi Kürtçe'de kullanılan harfler gelecekti.. S.ktirin be ! Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türçe'dir ve alfabesi 29 harften olu$ur.. Bu kadardır, bitmi$tir. Dellendirmeyin, aklıma salak salak $eyler geliyor zaten ..


Nereye gidiyoruz ? Evet biliyorum, çok zor ama bir o kadar net bir soru :/


$imdiden herkese kocaman kocaman iyi bayramlar diliyorum !

Bug

edit post


Planlanmı$ bir$ey değildi aslında.. Konu$uldu, olabilir dendi ve olmu$tu bile :)

Undefinable ve Elizaphelia geldiler Eski$ehir'e.. Ben eksik kalırmıyım, hayır pek tabii :) Konu$ulacak ne kadar çok varmı$ onu anladım birde.. Gökku$ağında Oturan Kız'ı ve Hamlet'i de tanıdım.. Hepsi teker teker mükemmel insanlar, $iddetle tavsiye ederim :P

Anlatacak çok $ey var aslına ama zaman yok maalesef :/ Zamanın bol olduğu bir anda teker teker tüm detaylarını anlatacağım! Kimleri konu$tuk, kimleri çeki$tirdik :P

Bir dahaki blogger bulu$masında görü$mek üzere efenim, mutluluklar herkeslere :)

edit post



Geçen günlerde -N- yazmı$tı... Aklıma geldi hemen payla$ayım dedim :)

Bir hikaye var, ekonomi ile ki bence çok net bir $ekilde özetliyor..

Mevsim yaz, aylardan Ağustos..
Riviera kıyısında küçük bir kasabada yaz sezonu ancak yağmur yağıyor.. Anlayacağını kasaba bombo$.. Herkesin borcu var ve kendi aralarında ki kredi ile hayatlarına devam ediyorlar.

Günlerden bir gün, $ans eseri zengin bir Rus otele geliyor. Resepsiyona 100 $ bırakıp odaya bakmaya çıkıyor. Otelin sahibi hiç zaman kaybetmeden 100 $'ı alıp et dükkanına olan borcunu ödemeye gidiyor. Market sahibi ise parayı aldığı gibi toptancıya olan borcunu ödüyor. Toptancı sevinçle parasını alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren, son defa birlikte olduğu fahi$eye götürüyor..

Ve fahi$e, parayı alarak aynı otele olan borcunu ödüyor..

O anda, Rus mü$teri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyerek 100 $ olan parasını geri alarak kasabayı terk ediyor.

Ortada somut olarak kazanılan bir para yok, fakat Rus mü$teri sayesinde bütün kasaba borçlarından kurtuluyor !

Ekonomi mi ? Bu i$te, senin cebinden onun cebine ve daha sonra tekrar senin cebine.. Bu kadar.

Mutluluklar herkese !

edit post



Mutlu pazarlar herkese !

Ruh hali falan diyorum ama pek alakası yok aslında bugünkü parçanın ruh haliyle. Sadece payla$mak istedim hatta bilmenizi istedim diyebiliriz.. Evet, bunu gerçekten çok istiyorum çünkü hakkettiği yerde olmadığına inandığım bir isim...

Sema.. Duymu$muydunuz ki ?

" Hayır " cevabı verenler için biraz tanıtayım madem.

Ankara doğumlu Sema Moritz. 1981 yılında Ankara Üniversitesi Kütüphanecilik Bölümü'nü bitirmi$.. Yine 1981 yılında Berlin'de bir grup ile ba$lamı$ müzik hayatına.. Aynı zamanda iyi bir tiyatro oyuncusu olan Sema Moritz'in vazgeçilmezleri arasında Tango en ba$ta yer alıyor..

Gelelim büyüsüne.. Farklı bir$eyler var sanki, hani böyle $arkılar vardır.. Sizi alır yerden yere vurur ardından göğsüne yatırarak saçlarınızı ok$ar.. Aynen öyle. Duygusalla$ıyorsunuz, hatta muhtemelen benim gibi gözya$larınıza hakim olamamanız da muhtemel.

Hasretin güzeli, $evkatlisi de mi oluyormu$ diyenleriniz olursa, buyursun dinlesin.. Ardından, " gerçekten de oluyormu$ " dediklerini duymak için sabırsızlanıyorum..

Evet, en iddialı olduğum parçalardan biri.. Mutlaka beğeneceksiniz. Buyrun, buradan $arkıyı edinebilirsiniz..

edit post


Zaman problemi ya$ıyorum son 2 haftadır.. Ne sevdiklerime zaman ayırabiliyorum, ne sevdiğim $eylere..
Ne de kendime!
Biraz, zamana ihtiyacım var. Hiç zamanı değil, hiç!

edit post



Geçtiğimiz günlerde bir arkada$ım ile sohbetimiz sırasında çıktı bu konu.. Pek tabii uzun uzadıya konu$uldu, tartı$ıldı.. Ha evet, konu mu ? Konu, " A$k diye bir$ey var mıdır ? "

Önceleri çok önyargılıydım bu konuya.. Yok deyip, kestirir atardım.. " Nasıl yani ? " diyenlere ise teorim hazırdı. $öyle derdim hep ;

" İnsanlar her zaman a$ık olduğunu dü$ünür ya.. Hadi bir bakalım.. Sen birisi ile flört dönemine giriyorsun.. O güne kadar hiç hissetmediğin yoğun duygular içerisindesin.. Ya$amadıklarını ya$atıyor, hissetmediklerini hissettiriyor sana. A$ığım diyorsun.. "

Bu satıra kadar her$ey normal, çoğu ki$i ba$ını sallayarak onaylamı$tır.. Ardından tokat gibi geliyor(du).

" Pekiii. Yarın bir gün bu ki$i ile aranızda ki $ey her neyse - genellikle a$k derler - bitiyor. A$ık olmu$tum diyorsun.. Ardından, ansızın bir ba$kası giriveriyor hayatına. Her$ey bir öncekinden çok daha güzel geliyor sana. Öyle ya$ıyor, öyle hissediyorsun. Hatta iyice cesaret bulup " Daha önce ya$adığım A$k değilmi$ meğer, gerçek a$kı $u anda ya$ıyorum " diyorsun.. Bu da bitiyor, ardından yeni biri, daha güçlü daha içten duygular.. O zaman bana anlatabilirmisin, her seferinde daha da büyüyerek giden bu duygu sabit bir $ekilde adlandırılabilinir mi? Kar$ına her yeni çıkanda eskilere dönüp o a$k değilmi$ diyorsun.. I ıh, yok a$k diye bir$ey olamaz, olsa olsa bir kısır döngü olur.. "

Cümle a$ağı, yukarı buydu.. Sadece kendi kafam karı$mıyor, kar$ımda ki insanı da allak bullak ediyordum. Bencilce bir$ey, kendi dü$ündüğümü ko$ulsuz olarak diğer insanlara aktarmak istiyordum ve bu çok açıktı.. Hani öyle uzun zaman önce de değil bu dü$ündüklerim.. Sonra ne olduysa farklı dü$ünmeye ba$ladım.. Bildiğiniz kalıplara sokmaya, tanımlama giri$imleri içerisine girmeye ba$lamam da uzun sürmedi.

Bu hiç kolay bir$ey değil biliyorum, hani özellikle konu " A$k'ı tanımlamak " olunca insan bir duruveriyor ister istemez. Anladım ki olay " Ben A$k'a inanmıyorum! " demek kadar basit değil.. Her$eyi geçtim, bir dü$ünsenize inansanız ne olacak inanmasanız.. Üzerine bu kadar çok destan yazılmı$, hikayeler anlatılmı$ bir$eyin bizim inanmamıza ihtiyacı var mı ki ?

Her$eyden önce, usta olmayı gerektiren bir sanattır diye dü$ünüyorum. Yapılan her sanat eseri gibi ona da emek vermek gerekiyor. Yeteneğinin olması da ayrı bir durum pek tabii. Sanat olacaktır, siz de usta.

Ke$fetmek de denebilir. Hani hiç bilmediğiniz bir yerde, haritayı elinize alırsınız.. Hele ki denizdeyseniz ve pusulanız varsa.. A$k'ı hissettiğiniz her ten sizin için bulunması gereken bir define haritası gibi olacak. Kaybolacaksınız, hiç ummadığınız zorluklar ile kar$ıla$ıp onlarla ba$a çıkabileceksiniz. Siz ka$if olacaksınız, O'da ke$fedilmeyi bekleyen bi hazine..

Günlük i$ hayatınızda ne kadar ciddi iseniz, A$k'ı if$a ederken de o kadar hassas ve ciddi olmalısınız. Ba$armalıyım diyeceksiniz, belki de hırslanacaksınız. Her olumsuzluk sizi biraz daha kamçılayacak.. Gündelik i$iniz kadar içinizdedir, ciddidir. Siz çalı$an olacaksınız, o i$veren.

Ve her$eyden önce siz, i$vereninizin size verdiği haritayı, sanat eseriymi$ gibi büyük bir ustalıkla ve i$iniz kadar ciddi okuyarak, ke$fetmenizi bekleyen o hazineyi bulmalısınız..

Bug.

edit post