Most açık hava konserleri kapsamında, bu ak$am bir konser veriyor Cesaria Evora..

Tanımayanlar için kısa bir bilgi vereyim dilerseniz..

İlk albümünü La Diva aux pieds nus adı altında 1988 yılında çıkardı. Portekiz'in Fado'larından tutun da Küba ve Afrika tınılarına kadar pek çok ruhu bulabilirsiniz $arkılarında. Yıllar boyunca fazla alkol ve sigaranın etkisiyle gerçekten tok bir sesi var. Biraz kalın ve mutlaka içten. Konserlerine kesinlikle çıplak ayakla çıkıyor.

Ayrıca 2003 yılında Grammy Müzik Ödülü'nün sahibi de olmu$ kendisi.


İki gün önce gelecek VIP listesinde ismini gördüğümde çok heyecanlanmı$tım. Yakla$ık iki yıldır tapıyorum zira kendisine. Hatta, o kadar ki bir çok ki$i verdiğim tepkilerin çok abartı olduğunu dü$ündü.

Bilmiyorlar ki O'nun $arkıları, sesi, müziği e$liğinde neler ya$adığımı, bana neler ya$atıldığını..

Dün otel'e giri$ yapmı$, tabii ben öğleden sonra olmadığım için göremedim. Sonra bu sabah. Kapıdan girerek yava$ yava$ ilerleyen ya$lı bir teyze ingilizce olarak " Dı$arıya nereden çıkabilirim " diye sorduğunda arkam dönüktü. O kadar tanıdık gelmi$ti ki o ses.. Birden fırtınalar koptu içimde, içim titreyerek döndüm. Donup kaldığımı anlamı$ olmalı ki, hafifçe tebessüm etti. " Buradan " diyebildim kekeleye kekeleye.. Masasına geçtiğinde yava$ça sandalyesini çekerek yardım ettim oturmasına. Ben sadece izliyordum, ne tek kelime edebiliyor ne bir tepki verebiliyordum.

Arada konu$uyor, yava$ hareket ediyor ve dünya umrunda değilmi$ gibi davranıyor. Ama bir kez daha anladım ki, o cdlerde dinlediğimden hiçbir farkı yok sesin. O kadar temiz, o kadar içten.

Biraz sohbet ettik.. Müzik, $arkıları, hissettirdikleri... Pek çabuk geçti.

Deği$ik bir takıntısı var. Espressosunu ve sütünü mutlaka kendisi ayrı bir bardakta birle$tirerek karı$tırmalı :)

Kalkıyor, yava$ça.. Bir sağa bir sola yalpalayarak gidiyor.. Ben arkasında bakıyorum, dü$ünüyorum, mutlu olduğumu hissediyorum.

O anda kafamda $im$ekler çakıyor, kendime kızıyorum.. Eski$ehir'den gelirken pek albüm getirmemi$tim yanımda. Ve 5 albümü'de Eski$ehir'de.

Yapacak bir$ey yok, imzalatmak isterdim ama yapılan o sohbet çok daha manalı.

Yarın sabah tekrar görü$mek ümidiyle !

Bu arada, beni en çok etkileyen düetlerinden biri olan Yamore' u dinlemek isterseniz $ayet $uradan indirebilirsiniz.

edit post

Böyle bir yerde ya$amak istiyorum..
Böyle bir yerde ya$lanmak.
Sevgimi göstermek.
Sevildiğimi görmek.
O kadar çok ki..
Bir o kadar da huzur istiyorum burada.
Eminim..
Olursa, olacak!
Olmalı!








edit post

Mim..

11:53



Yumicik, nam-ı değer wmina paslamı$ mimi :) Ana tema, benim blogum nasıl bir blog bilirmisiniz? ..

Imm, nerden ba$lasak bilemedim..

Blogun adı bildiğiniz gibi Toslumbağa.. Peki nerden çıktı bu derseniz, anlatmaya çalı$ayım. Ha banane derseniz de bu paragrafı atlayabilirsiniz :) Biraz eğlenceli, biraz a$k, biraz kahkaha olsun istedim.. Aklımda bunlar dola$ırken, yukarıda gördüğünüz, ağzından salyalar akarak size bakan daha doğrusu sizi kesen(!) yakı$ıklıyı buldum :) Özel bir ilgim yok kaplumbağalara kar$ı ama $emsettin bir toslumbağa iki :)

Peki ben.. Benim adım da Buğra :) Nick falan seçmedim.. Oyun oynadığım zamanlar " Han " olarak deği$tiririm.. Ama onun haricinde ismimi çok seviyorum ve ba$ka bir$eye gerek duymuyorum.. Manası arasında biraz $ahibeli aslında.. Hz. Muhammed'in devesi diyenler var.. Aynı $ekilde, di$i deve yavrusu olarak da geçiyor. ( Evet, bu bölümde hayatımın bir gerçeği ile yüzle$iyorum. Zira hiçbir zaman adımın manasını göğsümü gere gere söyleyemedim, çekinmedim de ama. Ne zaman söylesem büyük bir kahkaha patlıyor.. Sizden de geldi sanki.. Gülenler, elleri görelim :)) )

Blogu tanımlayacak bir kelime seçersem...

Ne olabilir diye dü$ünüyorum.. Kelime seçemem zaten. Cümle de yukarı da yazıyor.. " Hani derler ya, hayat bir garip.. " Bende ki dengesizlik, deği$ik ruh halleri buraya da yansıyor. Bir gün kahkahalar içerisinde gülerken, ertesi gün fazla duygusallıkla yazdığım yazılarımın olu$turduğu dengesizliği seviyorum.

Neden bu blog var, neden yazıyorum ?

Aslında buradan daha önce de yazıyordum.. $urada bahsettiğim eski kız arkada$ım için yazdığım yazılardan olu$an bir blogum vardı. İçimden geldikçe karalıyordum bir$eyler.. E bir süre sonra ayrıldık, baktım devam etmek için fazla melankoli dolu bir tema :) O sıralarda kelebek ba$ladı yazmaya.. Kıskandım da biraz :) Sen yazarsan bende yazarım dedim ba$ladım.. :)

Seviyorum ama burayı, insanlarını.. Rahatlatıyor beni pek çok.. Okuduğum her sayfada farklı bir hayat, farklı bir insan görmek de beni buraya bağlayan en büyük sebeplerden biri..

Birde mim içerisinde blog bölümleri diye bir$ey var.. Fakat benim blogumda herhangi ekstra bir bölüm olmadığından burayı es geçiyorum :)

Açık konu$ayım yumicik, biraz zor bir mim oldu :) Ve gelelim kimlere paslayalım bu zor mim'i .. :)


Bence bir kere Doris yazabilirse lütfen :)
Bi dost'a zorla yolluyorum bunu.. :)
Bir de ablacım, Sil Ba$tan.


Mutluluklar diliyorum herke$lere :)

edit post
Hani çocukluğunuzun bazı kahramanları vardır.. Hep öyle kalmalarını istersiniz ya. Peki ya onlar gerçek olsalardı ? :)

Hepsi birden olmasa da bir iki tanesi gerçekten güzel olmu$ :)

Mesela ;

Scooby Doo'da ki Shaggy.. Ahh, ne saf bir çocuktu :P

Oh you're silly, stewie :)


Homer Simpson.. Bence en ba$arılı olanlarından birisi bu.. Üst dudağa bakk :))

Bart Simpson.. Pek gerçekçi değil ama, kulakları pek bir ho$ olmu$ :P

Süper Mario.. :) Birine benziyor diye dü$ünürken buldum.. Erkan Can.. İnanmayan bakabilir :)


Favorim..
Temel Reis. Çocukken hep ıspanak yememizi öğütlerdi, birden güçlenicem sanırdım. Ama Temel Reis'e artık ıspanakta, viagra da , mesir macunu da etki etmez sanki :) E ben demi$tim vakti zamanında, o kadar çok püpo içme diye :)

Velet'e bak :) What, Me Worry ? Yes, you !


edit post



Hani bazı $arkılar olur böyle alır sizi, götürür birdaha da geri getirmez..

Bu da bunlardan biri.. İki gündür aldı beni benden, daha da getirmedi.. Tabii götürdüğü yerde güzel :)

Herkese gelsin ama birilerine özellikle gitsin, bende gideyim yanında hatta :)

Parça Di-rect - Don't Kill Me Tonight

Olurda dinlemek isteyen olursa, buradan parçayı mp3 olarak indirebilir.

edit post

Yoga ile Alkol birle$irse ne olur ?

Buyrun :)











edit post

Hastayım $u adamların zekalarına :)

Wonderbra'nın bir dergiye verdiği reklam, buyrun.. :)






edit post

Uzun zaman önce, insanoğlu dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez halde dolanıyorlarmı$. Bir gün, toplanmı$lar ve her zamankinden daha fazla canları sıkkın oturuyorlarken; Saflık ortaya bir fikir atmı$.

" Neden saklambaç oynamıyoruz ? "

Ve hepsi bu fikri beğenmi$, hemen Çılgınlık bağırmı$,

" Ben ebe olmak ve saymak istiyorum. "

Aralarında ba$ka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, hemen kabul etmi$ler. Çılgınlık bir ağaca yaslanmı$ ve saymaya ba$lamı$.. " 1, 2, 3.. " Ve Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramı$lar. $efkat Ay'ın boynuzuna asılmı$, Sevgi bulutların arasına kıvrılmı$, Yalan bir ta$ın altına saklanacağını söylemi$ ama yalan söylemi$ çünkü gölün dibine saklanmı$, Tutku dünyanın merkezine, Para hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmı$. Ve Çılgınlık saymaya devam etmi$, "79, 80, 81, 82.. " A$k'ın dı$ında bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmı$, A$k kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormu$. Biliyorsunuz hepiniz, a$kı saklamanın ne kadar zor olduğunu..

Ve Çılgınlık 95, 96, 97,'ye gelmi$ ve 100'e geldiği anda, A$k sıçrayıp güllerin arasına girmi$ ve saklanmı$.. Çılgınlık bağırmı$ ;

" Önüm, arkam, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe! geliyorum "

Arkasını döndüğünde ilk önce tembelliği görmü$, o ayaktaymı$ çünkü saklanacak enerjisi yokmu$. Sonra $efkat'i Ay'ın boynuzunda görmü$ ve ihaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutlarda, Yalan'ı gölün dibinde, Tutku'yu dünyanın merkezinde.. Hepsini teker teker bulmu$, biri hariç.. Çılgınlık kalan son ki$iyi bulamadığı için umutsuzluğa kapılmı$.. Derken Haset, A$k bulunamadığı için haset duyarak, Çılgınlık'ın kulağına fısıldamı$ :

" A$k'ı bulamıyorsun çünkü o güllerin arasında saklanıyor. "

Çılgınlık çatal $eklinde bir tahta sopa almı$ ve güllerin arasına çılgınca saplamı$, saplamı$, saplamı$.. Ta ki, yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Haykırı$tan sonra, A$k elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmı$, parmaklarının arasından sicim gibi kan akarken.. Çılgınlık, a$kı bulmak için heyecandan A$k'ın gözlerini çatal sopa ile kör etmi$..

" Ne yaptım ben? Ne yaptım ben? " diye bağırmı$ Çılgınlık, " Seni kör ettim, nasıl onarabilirim ? "
Bunun üzerinde A$k cevap vermi$...

" Gözlerimi geri veremezsin, ama benim için bir$ey yapmak istersen benim klavuzum olabilirsin.. "

O günden itibaren, A$k'ın gözü kör ve o günden beri Çılgınlık da her zaman onun yanındadır.

edit post



Farkında olmadan kullandığım bir imgeydi ilk ba$larda.. Sonra İrma, Ebru ve Doris sağolsun Osmanlıca konusunda yardımcı oldular..

Afi$, 04.03.2008 tarihinde İstanbul Dedeman Otel'inde saat 14:00 da yapılan bir açık arttırma ile çok büyük bir meblağa satılmı$..
Asıl konu, yukarıda gördüğünüz, kullanılan reklam afi$i ve ta$ıdığı mana.. 41 x 24 cm ebatlarında hatta. Görünen Osmanlıca yazılarda Düziko olduğu belirtiliyormu$.. Yani düz, anasonsuz rakı. Ye$il üzümden yapıldığı ve iki kez damıtıldığı da eklenmi$ pek tabii.

Biraz daha ayrıntıya girdiğinizde, hepsinin o dönemin mondernliğini yansıttığını rahatlıkla görebileceğiniz, üzüm taneleri içerisine yerle$tirilmi$ farklı kadın(!) yüzleri var. Üzüm taneleri üzerinde oturmu$, tek göğsü dı$arıda olan ve son derece erotik bir poz ile yansıtılmı$ bir kadın.. Kadehini cürretkar bir $ekilde havaya kaldırıyor ve pervasızca kar$ısındaki insanı rakı içmeye davet ediyor..

Reklam gerçekten i$ini çok iyi yapıyor..

O günler için kullanılan gerçekten cürretkar bir afi$..

Neden mi ?

İçinde alkol var, erotizm var, pek tabii kadın var.

Dü$ünsenize, bu afi$ bundan tam bir asır önce kullanılıyordu.. Yani, Osmanlı'nın sonlarında ki me$rutiyet döneminde.. Bakıyorsunuz.. Bakıyorsunuz.. Benim aklıma gelen tek $ey, aradan 100 yıl geçtikten, bir imparatorluk yıkıldıktan, hilafet kaldırıldığından ve laiklik ilan edildiğinden bu yana..

Kim böyle bir afi$ kullanabildi ? Kim kullanabilir ? Ya da kullanılabilinir mi ?

edit post

Aynen böyle bir ruh hali içerisindeyim..


Öyle zamanlar tehlikelidir $emsettin..
Ya gel cebime saklan, ya bırak $apkana saklanayım..
Kim vurduya gider insan, fırsat yok ki kendimi savunup aklanayım..
Bir ara..
Biliyordum, sende kedilerden korkuyordun.
Çünkü, kendini i$kembe zannediyordun..
Böyle bir$eyi bende atlattım, iskemle sandım kendimi bir süre.
Ama sonra yırttum $emsettin, kendime telkinler yaptım..
Sen iskemle değilsin diye diye kandırdım kendimi resmen..
Sana hak vermiyor değilim $emsettin ama zaman kötü..
Aslında ne sen ne ben, ikimizde deli falan değiliz..
Herkes oynatmı$.
Sadece sen ve ben normaliz.
Ama $emsettin, laf aramızda..
Laf aramızda,
Laf aramızda..
$emsettin laf aramızda kaldı çıkamıyor, kendini ifade edemiyor bir türlü..
Ama çok dikkatli olalım $emsettin, sen de fark ettin. Zaman kötü..
En iyisi biz i$i deliliğe vuralım,
Sen kedilerden kork i$kembesin diye,
Ben insanlardan korkayım, iskemleyim diye.
Ve iskemle üzerinde i$kembe, çar$amba, per$embe.
Gün say $emsettin, gün say.
Çünkü nasıl olsa bir gün gelip bizi alacaklar..
Bence,
Bu i$ten yırtmak için saat numarası yapalım..
Sen yelkovan ol, ben yengeç.
Soranlara tek cevap verelim,
Vakit çok geç.. Vakit çok geç.
Vakit çok geç $emsettin..
Geldiler.


edit post


Ah..
$u Rakı'nın adı Kadın olmalıymı$...
Ah..
Vakt-i kerahat geldiğinde, kadınım..
Senden bir yudum alsam,
Vücudumda ki tüm damarları dola$arak ele geçirsen beni..
Ben sana direnmeden teslim olsam..
Aldığım her yudumda,
İlk defa senin oluyormu$casına heyecanlansam..
Sonra..
Senin adın Rakı olsa..


edit post


Bir dü$ünsenize hayatınızı.. Hayatınızda önemli olarak algıladığınız $eyleri. Hatta ufak bir sıralama yapsanız, birinci olacak olan ne olur ?

Para? İ$iniz? Sevgiliniz? Aileniz? Hepsi ? Peki ya hangisi ? Hadi bir tanesini seçtiniz diyelim.. Bir soru sormaya daha hakkım olduğunu dü$ünüyorum.. Peki ya siz olmasaydınız tüm bu saydıklarınızın, sıralamaya soktuklarınızın ne değeri olurdu?

Etrafımda ki insanları sürekli gözlemliyorum. Kimileri sadece kendileri için ya$arken, kimileri de ikili ili$kilerde tamamen kar$ı tarafa endeksli ya$ıyorlar.. Tabii ki bu son söylediğimin sonu, mütemadiyen hüsran. Ne olursa olsun, öncelikle kendisi için ya$amalı insan. Kendine değer vermeli, önceliği her zaman kendinden yana kullanarak biraz kayırmalı hatta.

Ya$anılanları dü$ünün.. Sevgiliniz, aileniz, paranız, i$iniz. Hepsi sadece sizi mutlu etmek için var. O halde kendinize verdiğiniz önemin daha farkında olmalısınız sanki.. Tabii ki burada ki ince çizgiyi herkes görebiliyordur, eminim. Bencillik, a$ırı ego tatminleri ya da güç bağımlılıklarını iyi ayırmak lazım. Dü$ündüğüm, gördüğüm tek $ey, insanların kendilerine hakettikleri kadar önemi vermediği.

Buna bencillik olan bakan insanlar mutlaka olacaktır.. Birde $u yönden bakalım o zaman. Sizin, kendinizi mutlu etmek için yaptığınız her$eyin sonunda, sizi mutlu olarak gören çevrenizde ki insanlar da mutlu olacaktır.. Dolaylı yoldan onları da mutlu etmi$ oluyorsunuz. Bir ta$la iki ku$ vurmak deyimi burası için biçilmi$ kaftan :)

Vakt-i zamanında bende yaptım, ba$kası için kendimden uzakla$tım.. Kendimi bırakıp O'nun istediği oldum. Bir insanın bazı $eyleri görebilmesi için, iyi ya da kötü tecrübeler ya$aması gerekiyor kesinlikle. Ama tutamıyorum kendimi i$te...

Kendiniz olun, kendinizi mutlu etmek adına bir$eyler yapın hatta.. Bırakın roller sadece televizyonlarda, tiyatrolarda kalsın. Ne olursa olsun, size bah$edilen tek bir hayatınız var. Mutlaka zor olacaktır, hayat her zaman iyi $eyler göstermiyor. Ama umut etmek güzeldir. Umudunuzu asla kaybetmeyin. Yapmak istediklerinizi yapın, hayallerinizi süsleyen $eyleri imkanlarınız dahilinde gerçekle$tirmeye çalı$ın..

İ$ bu yazı, kısmen de olsa kendime yazdığım bir yazı. Blog'da yazılanları sürekli evirip çevirip okuduğumu dü$ünürsek gözüme sokulmu$ gibi olacağından eminim.

Son olarak bir $arkı var.. Bilirsiniz, Barı$ Manço'nun.. Ardından Ali Kırca seslendirmi$ti. Güle Güle Oğlum... Baba'yla aramızda olan çok büyük bir bağ olu$turur. Dü$ündüm de bu sefer, sadece Baba - Oğul'lara değil tüm insanlara gelsin..

Son nasihat..
Babam'dan kalan gibi,
Babam.
Ey Dedem'in oğlu, oğlumun Dede'si
Herkesin bir babası vardır.
Herkesin dedesinin oğlu, oğlunun dedesi.
Sizden önce geldiği dünyadan, muhtemelen sizden önce giden.
Siz kıyısında durursunuz o nehrin.
O gider..
Bir gün nehir kuruyunca fark edersinizi akıp giden suların altında ki ini$leri, çıkı$ları, sevinçleri, kederleri..
Nehir kuruyunca,
Saat durunca.
Ben nehrin suları çekilince gördüm babamı, kurumu$ nehir yatağında ki özlemlerini, kederlerini, acılarını..
Ömrün saati durunca gördüm.
Hayatın orta yerinde devraldıklarını bırakma kavgasındayken nelerden vazgeçtiğini, neleri terk ettiğini..
Nelere veda ettiğini.
Baba sevgisi hep vadesi uzun borçlara bırakılır..
Ama, vadenin son ödeme tarihini bilen var mı ki ?
Bir gün, nehrin suları ansızın çekilir.
Ömrün saatinde yorulur akrep ile yelkovan.
Kendinizi birden uzun bir selvinin önünde bulursunuz.
Onun içindir ki, hayatın orta yerinde size metanet, cesaret ve fazilet emanetlerini ta$ıyan emanetçiye te$ekkür edin.
Vadesi geçmeden.
Ben kestirememi$tim vadeyi..
Ondandır ödenmemi$ bir borcun yükünü ya$ıyarak geçiyor ömrüm..


edit post



İki gündür etrafımda ki insanlara pek bir$ey yansıtmamaya çalı$ıyorum.. Ama hayatımın en radikal kararlarını aldığım dönem bu sanırım.

Daha önce söylemi$tim, keyif aldığım ama bana zarar veren $eyler var.. Onları da istemediğim sürece bırakmam diye. Evet, birçok $eyi $u anda istiyorum. Kararlıyım..

Birileri fena üzülecek bu duruma farkındayım, kusura bakmasınlar.

Mesela.. İki tanesi $öyle ;

Sigarayı bıraktım bugün. Daha önce hiç denememi$tim, istememi$tim çünkü. Bakalım, zor bir dönem olacak sanırım.

Hele bir de buna alkol eklenince.. Evet, alkole de bir süre ara vermeye karar verdim. Uzunca bir süre... Belki arada bir ama çok nadir.

Biraz saçma gelecek.. Ama bunlar benim için gerçekten çok radikal kararlar. Ve tabii sadece ikisi.

Olacak, olmak zorunda..



edit post


Hani bazı $eyler, bazı ki$iler vardır.. Hayatınıza sonradan girer, ama öyle bir yer edinirler ki vazgeçilmeziniz olmu$tur..

Ben küçükken okumamı$tım bu kitabi. Pek sevmiyorum zaten okumayı. Ama öyle bir yer edindi ki, ne zaman canım sıkılsa alırım rastgele bir sayfasını okurum. Normalde küçüklere yazılmı$ bir çocuk kitabı olarak geçiyor ki benim için çok farklı. Kesinlikle her büyüğün okumasının gerekliliği su götürmez bir gerçek. Her okuduğunuzda ayrı bir anlam, farklı bir bakı$ açısı yakalıyorsunuz..

Nede olsa 1000 sayfadan büyük puntolar ile 100 sayfaya dü$ürülmü$ bir eser.

Küçük Prens tabii.

Dileyen olursa kitabin E-kitap halini PDF formatında buradan indirebilir.

Bir kaç gündür bir arkada$ım ile " Sen beni sevmiyorsun " gibisinden birkaç konu$ma içerisine girdik. Kendisine söylemi$tim, ama buradan da cevap vermek istiyorum ..

Buyursun, dönsün ilk cümleyi tekrar okusun. Ardından Küçük Prens'ten alıntı olan $u satırlara odaklansın mümkünse..


"İnsanları mı arıyorsun? Silahları var ve avlıyorlar. Çok can sıkıcı. Ayrıca tavuk yetiştiriyorlar. Tek konuları bunlar. Tavuk mu arıyorsun?"
"Hayır," dedi küçük prens. "Arkadaş arıyorum. Evcil ne demek?"
"Genellikle ihmal edilen bir iş," dedi tilki. "Bağlar kurmak anlamına geliyor."
"Bağlar kurmak mı?"
Tilki, "Yani," dedi, "örneğin sen benim için hâlâ yüz bin öteki çocuk gibi herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. Ben de senin için yüz bin öteki tilkiden hiç farkı olmayan herhangi bir tilkiyim. Ama beni evcilleştirirsen, birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. Benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için eşsiz benzersiz olurum..."
Küçük prens, "Anlıyorum galiba," dedi. "Bir çiçek var... Galiba o beni evcilleştirdi..."
"Olabilir," dedi tilki, "dünyada böyle şeyler hep olur."
"Ama hayır, o Dünya'da değil," dedi küçük prens.
Tilki şaşırmıştı. Merakla, "Başka bir gezegende mi?" diye sordu.
"Evet."
"Orada avcılar var mı?"
"Yok."
"Aman ne hoş! Peki tavuklar?"
"Hayır, tavuklar da yok."
"Hiçbir şey mükemmel olamıyor," diyerek içini çekti tilki. Birden aklına bir fikir geldi.
"Benim yaşamım çok tekdüze," diye anlatmaya başladı. "Ben tavuk avlıyorum, insanlar da beni. Bütün tavuklar birbirine benziyor, bütün insanlar da... Bu yüzden çok sıkılıyorum. Ama beni
evcilleştirirsen yaşamıma güneş doğmuş gibi olacak. Duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı olduğunu bileceğim. Öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, seninkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. Hem bak, şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz Buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur benim için. Bu da çok üzücü. Ama senin saçların altın sarısı. Beni evcilleştirdiğini bir düşün! Buğday da altın sarısı. Buğday bana hep seni hatırlatacak. Ve ben buğday tarlalarında esen rüzgârın sesini de seveceğim..."
Tilki uzun bir süre küçük prense baktı. Sonra da, "Lütfen... Evcilleştir beni!" dedi.
"Çok isterim," dedi küçük prens, "ama burada çok kalamayacağım. Bulmam gereken yeni dostlar ve anlamam gereken çok şey var."
"İnsan ancak evcilleştirirse anlar," dedi tilki. "İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkân olmadığı için dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir."
"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens.
"Çok sabırlı olmalısın," dedi tilki. "Önce karşıma, şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın..."
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki. "Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı..."
"Alışkanlıklar mı?"
"Evet. "
-
"Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır."
"Onun için harcamış olduğum zaman..." diye yineledi küçük prens. Unutmamalıydı bunu.
"İnsanlar unuttular bunu," dedi tilki. "Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğimiz şeyden sorumlu oluruz. Sen gülünden sorumlusun..." "Ben gülümden sorumluyum," diye yineledi küçük prens. Bunu da unutmamalıydı.



Ve mümkünse ;

Onunla tüm uğra$malarımın, tüm kızgınlıklarımın sebebinin O'na gerçekten değer verdiğimden kaynaklandığını bilsin.. Dikkat etsin, O'na bir$ey olmasın.

Ha kim mi ? Bunny B*


edit post

Bu yazıyı yazmadan önce kafamda hiçbir$eyi canlandırmadım. Geldiği gibi gitsin, bıraktım dağınık kalsın..

Aynı zamanda yazarken film izliyoum. Vicky, Christina, Barcelona.. Depre$tirdi benim içimde ki her$eyi.. Tavsiye ederim.

İstediğim ve henüz yapamadığım o kadar çok $ey var ki..

Pek tabii insanların hayattan beklentileri, ya$ayı$ tarzları farklıdır. Kimi insan isteklerime " Hadi ordan lan, maddi dünyanın maddi $eyleri " derken, kimisi " Maneviyat arıyorsan bence kesinlikle yapmalısın " diyor. Evet, maneviyat arıyorum. Huzur, a$k, dinginlik ve kesinlikle keyif.

Babam söylemi$ti zamanında " Madem bir bok yiyorsun, hakkını vereceksin ".. Dü$ündüm de sanırım benim keyfime bu kadar dü$kün olmam ta bu zamanlardan geliyor.

Çoğu zaman hayattan, ya$ıtlarımdan ya da jenerasyonumdan çok daha farklı $eyler beklediğimi dü$ünüyorum. İnsanlar delicesine hareketli müzik dinlemek isterken, ben hafif müzikler istiyorum. Charles Aznavour, Matt Monro, Shirley Bassey, Yanni, Loreena Mckennitt.. Onlar, kalabalık yerlerde bira yudumlamayı seçerken ben yalnız ba$ıma rakı içmeyi diliyorum.. Hareketli tatil yerlerindense sakin olanları tercih ediyorum..

İçimdeki ne$eyi öldürmü$üm sanırım, hm ?

Farkettim ki, bazı $eyleri kısa sürede çok fazla ya$amak yıldırıyor insanı.. Soğutuyor hatta.

$u anda neler yapmak istiyorum.. Hemde, istediklerimi o kadar çok istiyorum ki...


Mesela, $u yukarıda gördüğünüz yerde olmak istiyorum. Portofino. Tekrar ya$amak istiyorum, huzur istiyorum. Sonra, bulunduğum(uz) bu yerde bisiklete binmek istiyorum kesinlikle.. Ama böyle o eski bisikletlerden, önünde sepet olanlardan. Mümkünse O'da olsun yanımda..

Ba$ımı sol omzumdan arkaya doğru çevirip " Çoook yava$sııın " diye bağırabileyim..

Yanımızda piknik sepetimiz olsun birde. Sarı papatyalar arasında Kahveci Güzeli'ni sereyim yere.. Oturalım, konu$alım.. Tartı$ırız belki de.. Tartı$malar, belli bir çerçeve içerisinde her zaman bir$eyler katar kar$ılıklı. Kar$ı tarafın değerini daha iyi anlatır hatta. Evet.

Sonra ak$am olsun birde, kayalıkların ucundan güne$in batı$ını izleyelim, tekrar doğmasını beklerken hemde!

Bisikletlerimize binelim, dönelim.. Hafiften kararmaya ba$layan havada bisikletlerimizin arka tekerleklerinin dinamolarından aldığı elektrik ile aydınlatsın ufak farlar yolumuzu.. Yava$ladıkça sönsünler, zaman geçtikçe kararsın hava. Gözlerine baktıkça, ben kendimden geçeyim..

Ardından..

$ehrin merkezinde, sadece $arap içelim.. Gerçek(!) bir İspanyol gitar çalarken. O, gözlerini gitariste dikmi$ bakarken, ben kıskanırken.. O bir yudum aldığında, ben O'nu izleyeyim.. Dolunay olsun. Sol tarafımızda bulunan marinada bir balık isyan edercesine sudan sıçrasın. " Gördün mü? "desin bana. " Pardon, göremedim.. Seni izliyordum " diyebileyim..

Ve, " Çok güzelsin " demek isterdim en saf $ekilde.

Sonunda..

Elinden tutma cesaretini gösterip, gözlerinin içine bakar.. " Seni seviyorum .. "

Bu iki cümleyi kurabilmeyi gerçekten çok istiyorum. Aynı $artlar ve ko$ullar altında..

Ne dersiniz, çok mu $ey istiyorum ?



edit post

Gündüz saat 14:00'da i$e gitmi$im.. Eve geli$im gece 00.45. Uyku adına zaten bir$ey kalmamı$ o heyecanla.. ( Heyecan diyorum burası önemli.. Bknz : A$ık olur gibi olmayı sevmek :) ) Uzun zamandır adam akıllı içemiyorum.. Yolda açık bir tekel bayii gördüm, dedim Buğra gir toparla çık.. Girdim nitekim. Ne yapsak ne etsek ne içsek... Yapacak bir$ey yok, yalnızım.. Bilgisayar ba$ında olacağım muhtemelen. Ne içebilirim ki bira dı$ında. O anda her$ey kafamda hayaller, pembe bulutlar e$liğinde $ekillenmi$ti aslında ama çaktırmadım tabii. :) Buz gibi, gerçekten di$leri titretecek soğuklukta olan bir biranın yerini hiçbir$ey alamazdı pek tabii.. Yok canım O'nu dı$ında tutuyorum :P

Baktım baktım... Ağız tadıma ne uyar bu ak$am. Neyse, aldım kasaya ilerledim. Dialog $öyle ;

Ben : Off..
Tekel Abi : Hayrola ya, yorulmu$ gibisin..
B : Sorma abi yoruyolar..
T : A$ıksın galiba..
B : Çok mu belli oluyo ? :)
T : E o kadar derinden bir " Off " çektin ki anlamamak mümkün değil..
B : :) Borcum ne kadar abi ?
T : 28,35.. 28 versen yeter.
B : Buyur abi..
T : 29.. 30..
B : Eyvallah abi, hadi afiyet olsun sana.. ( Buğra yava$ça ilerler ve sonradan farkeder İyi ak$amlar yerine afiyet olsun dediğini )
Tam çıkarken..
T : Bence sen içme bu ak$am..
B : Neden ki ?
T : Sen zaten sarho$ olmu$sun, dokunmasın diye söyledim..
B : Yok abi, içmedim bugün.. Muhtemelen o yüzdendir saçmalamam..
T : Ben kapatacam dükkanı.. İçesim var gel müsaitsen atalım bi tek..
B : Kalbimden vurdun abicim beni, hadi.. Müzik var ama di mi ?
T : Var tabii..
Oturulur..
T : $erefe o zaman.
B : $erefe abicim, abi ya bi hatun var.. Bi akıl ver hele bana.
T : Hasktir lan ordan.
B : Çok iyi anlıyorum abi seni tamam sende a$k acısı çekiyosun..
T : Nerden bildin ?
B : Sen içme abi bu ak$am..
T : Neden ki ?
B : Sen zaten sarho$ olmu$sun, dokunmasın diye söyledim..

Arada bütün mahalleye canlı yayın yapılan bir kahkaha efekti..

B : Çok te$ekkürler abicim, hadi hayırlı ak$amlar..
T : Senin kafa harbiden içtikçe yerine geliyor herhalde..
B : Ha $unu bileydin, hadi yarın ak$am görü$ürüz :)

...

Süperdi vallahi, hani İbrahim Tatlıses'in bir $arkısı var, Sarho$.

Ben her gece sarho$um, derdimden.. A$k yolunda berdu$um. Eve gelene kadar coverlamaya çalı$tım ama olmadı. En azından söylerken.

Belki yazarken olur ;

Ben her dakika sarho$um, seni görmekten.. :)

Herkese mutluluklar :)

edit post

Bugüne kadar hep çevremdeki kadınları anlamaya çalı$tım nedense.. Kim bilir belki de o $ekilde daha mutlu olacağıma inandım. Yüksek bitkilerden yapılmı$, girdiğiniz zaman, birinin size yol göstermesi haricinde çok zor hatta mütemadiyen imkansız olan bir labirent gibi gördüm, mutlaka.

Bilmem hatırlarmısınız, bir film vardı.. Labirent içinde kaybolan ve bir daha asla dı$arı çıkamayan insanları anlatıyordu. Bende hatırlayamadım, maalesef.

E pek tabii aklı olan, mantığını kullanan insanlar girmezler böyle yerlere.. Ama $u merak denilen kavram yok mu, her$eyi yaptıran duygu bu bence. Mutlaka atılırsınız bu serüvene, macera gibi gelir ya hani.. Adrenalin salgılarsınız, heyecanlanırsınız hatta, kesinlikle.

Atılırız çünkü biliriz, o labirentin içinde - genellikle biz erkekleri - bekleyen iyi ve kötü sayısızca süpriz vardır. Yava$ yava$ ilerlersiniz, gördüklerinizin kar$ısında bazen $a$ırır bazen de ufak bir tebessüm ile mutluluğu hissedersiniz, genellikle. Ne olacağını kesinlikle bilemezsiniz o labirentte. Kadın'ın aslıdır, korkutucu.

Her zaman istemi$imdir, kar$ımda ki - ilgi duyduğum - kadının aklından geçenleri öğrenebilmeyi, mümkünse o söylemeden tahmin edebilmeyi. Hiç tereddüt etmemi$imdir labirentten içeri girmek için.. Çıkamadığım olmadı, maalesef(!). Ama büyük tuzaklar kar$ısında kalı$larım, güzellikler kar$ısında ki o sessiz ve sakin nefes alı$larım, dengeli.

E pek tabii Kadın bu. Her$ey onun elinde.. İzin verirse orada olursunuz, vermezse yapabileceğiniz hiçbir$ey yok. Hani bir laf vardır biz erkekler arasında ; " Dizginleri kadının eline vermeyeceksin. " Sizinde anlayabileceğiniz gibi böyle bir$eyin olduğuna inanmıyorum. Zaten onlarda olan bir$eyi nasıl onlara verebilirsiniz ki, çeli$kili.

Hadi girdiniz diyelim, öyle özgürce de dola$amazsınız. Kötü süprizler ile kar$ıla$tığımız zaman - biz erkekler - daha bir hırslanırız. İnatla bakarız her$eye, " Yapmak, etmek hatta ba$armak zorundayım. " deriz bir çoğumuz. Erkeğiz ya... Durum bu olunca çoğu zaman labirentin içinde dola$mak bir sava$a dönü$ür. Kadın savunmaya geçer, erkek acımasızca saldırır. Ki, bu saldırı - genellikle - erkeğin kendi ba$lattığı sava$ı daha en ba$ında kaybetmesine sebep olur. Ne de olsa kendini kapatmı$ bir kadına ula$mak asla(!) mümkün değildir, içgüdüsel.

Yazının ba$ından beri labirentten çıkmaktan bahsediyorum. Labirentin içindeyken kadın size asla çıkı$ yolunu göstermez. Eğer gerçekten(!) istiyorsanız bunu kendiniz bulmalısınız. Sadece vereceği ipuçları ile doğru yerlere gitmenizi sağlayabilir. Ama yineliyorum, bu asla çıkı$ olamaz, çıkmaz.

Neden mi ?

Bir dü$ünsenize, bir kadın aklına, dü$üncelerine her$eyden önemlisi kalbine girmenize izin veriyor. Belli ki bundan ho$nut oluyor. Peki bizler oraya girebildiğimiz halde neden ısrarla oradan çıkmak isteriz ?

O labirent içinde kendimize bir ya$am alanı olu$turmak yerine ? Emin olun, bir kere girdikten sonra, orada kalmayı hakederseniz kimse sizi zorla dı$arı çıkarmaz.

edit post

Efenim elimde $öyle bir bilgi var.. İnsanlar bitti, hayvanlar ba$ladı(!) dedirtecesine..

*Nasıl da $uh bir $ekilde bakıyor değil mi? :)

Fahi$e Penguenler !

Vah$i hayatta bazen, düzenli ili$ki içerinsinde bulunan penguenler bile yuvaları için gerekli olan çakıl ta$larını edinebilmek için erkek penguenler ile ili$kiye giriyorlarmı$. Bu di$i penguenler, bekar penguenleri tercih ediyormu$ efenim.. Nedeni ise, eğer erkeğin partneri varsa iki di$i birbirine girebiliyormu$.. Ta$ını aldıktan sonra da di$i penguen erkekten kaçarak uzakla$ıyormu$!


edit post

Ve...

Bir kadınla birlikteyken unutacaksın tüm dünyayı.
Sadece ona ait olacaksın.Ancak o zaman
kadın da sana ait olduğunu hissedebilir.
Ve ancak o zaman, kendini sana ait hisseden
bir kadının, dünyanı tamamen deği$tirebileceğini anlayacaksın.
Bir kadınla yürek yüreğe, ten tene olmanın
verdiği mutluluğu ancak o zaman tadacaksın...

edit post



Uzun zamandır dü$ünüyorum, zaten geçmi$ten gelen bir pi$manlığım var.. Bugün ya$adığım bir olay da tuz biber oldu. Tuz ve biber kullanılmadan yapılan, yenilen bir yemek(!) görmedim ki zaten ben!

Bir erkek bir kadını neden ağlatmak ister ya da neden yaptığı eylemlerin buna sebebiyet vereceğini bildiği halde ısrarla buna devam eder? Erkeklere has olan güç bağımlılığımızı tatmin etmek amacıyla pek tabii.. Bunu yaparız ve ardından deh$et içerisinde, farkında olmadan bir korku kaplar bizleri. Birden ağlamalarından rahatsız olur ve durumu tersine döndürmek için harekete geçeriz..

Hani bilirim, bir bayanın gerçekten doğu$tan gelen bir ağlama potansiyeli vardır erkeklerin aksine. Romantik bir film, ya$anan duygusal bir an ya da moral bozukluğu.. Bahsettiğim $ey bunlar ya da bir çocuğun istediğini yaptırmak amacıyla sergilediği ağlama eylemi gibi değil. "Gerçekten ve içten" ağlamalarından bahsediyorum..

Her zaman dü$ünmü$ümdür.. Ağlamak, dü$ünmek ve benzeri $eyler bir insanı olgunla$tırır. Gerçekten de böyle.. Dikkat edin, bir kadın birini unutmak istediğinde muhtemelen ağlamadan bunu ba$aramaz.. Ağlamak mıdır bunun sebebi ? Yoksa bir nevi mercek etkisi yaratarak daha mı iyi görmesini sağlıyordur o göz ya$ları ?

Bence, bir kadın bir$eyi gerçekten çok isterse ağlar.

Bir kadın ağladığında, ağlatılması sağlandığında erkekler tarafından her zaman " Aman canım, ağlama lütfen.. " denilir. Hiç dü$ündünüz mü neden? Büyük bir kısım ( ben dahil ) " Kar$ımda bir bayan ağladığı zaman dayanamıyorum " tarzında bir cümle kuracaktır ki i$in aslı böyle değil.. Korkarız. Ağlamanın sonunda verilecek olan kararlar ya da gelecek tepkilerden. Hatta, ihtimal dahilinde olan ve o an ki konu üzerine vazgeçme $ıkkının i$aretlenmesinden. Dolayısı ile ağlamalarını pek istemeyiz.

Bırakın ağlasınlar. Ağlamak erkekleri bugüne kadar nasıl yerin dibine(!) sokuyorsa, gerçekten(!) ağlamak onları her zaman yüceltmi$tir ve devam edecektir. Biz, erkekler ağlamayı çoğu zaman acizlik olarak görmü$üzdür.. Kaç tane erkek, ben istediğim zamanlarda, toplum içindeyken ağlayabilirim diyebilir ki zaten?

Bırakın ağlasınlar, bu onları daha güçlü kılsın hatta.. Kılsın ki bazı $eyler o zaman düzelebilir belki.. Hem, bugüne kadar erkekler olarak biz güçlü(!) olduk da ne oldu ?

Bırakalım..

edit post

*Haha, benden bir tane daha.. Evet, burası Eski$ehir :)


Hani bir film vardı bilmem izlediniz mi.. Bucket List. İki adam ölmeden önce yapacaklarını bir kağıda yazıyorlar ve ba$lıyorlar bunları hayata geçirmeye.. Benim de böyle bir listem var. Ölmeden önce yapılacaklar.. Bugün bir tanesini gerçekle$tirdiğim için inanılmaz mutluyum..

Ne mi ?

Boğaz köprüsünden a$ağıya i$emek :) Çok saçma gelebilir ama benim için gerçekten büyük bir$eydi.. Hayalini kuruyordum hep. Bugün gerçekle$tirdim en nihayetinde. Bayanları bilemem ama erkekler için i$emek ayrı bir olaydır zaten.. " Ya $u i$emek dünyanın en güzel $eyi " tarzında bir çok cümle duyabilirsiniz erkeklerin büyük bir kısmından..

Zaman geçmek bilmedi icra ederken.. İyiki de geçmedi. Nasıl keyifliydi anlatamam... Çok mutluyum :)

Yalnız inanılmaz fazla kamera vardı.. Hani yarın haberlerde falan köprüden boğaza i$eyen bir adam görürseniz bilin ki o benim :)


Unutmadan.. Bugün anladım ki $arap satmak çok keyifli bir olay. İnsanlar nasıl bir$ey istediklerini anlatıyorlar. Ve siz öneride bulunuyorsunuz.. Deniyorlar, " Mmm, gerçekten tam istediğim gibi... Lütfen " diyorlar.. Keyifle dolduruyorsunuz.. Hele ki ikinci $i$eyi açtığınızda sizden keyiflisi yok.

Kayra Chardonnay, tereyağı ve kavrulmu$ fıstık aromasıyla balık ve kırmızı ete gerçekten mükemmel $ekilde e$lik eden bir seçenek.. Denemediyseniz $iddetle tavsiye ederim.

edit post