Hani bazı $eyler, bazı ki$iler vardır.. Hayatınıza sonradan girer, ama öyle bir yer edinirler ki vazgeçilmeziniz olmu$tur..

Ben küçükken okumamı$tım bu kitabi. Pek sevmiyorum zaten okumayı. Ama öyle bir yer edindi ki, ne zaman canım sıkılsa alırım rastgele bir sayfasını okurum. Normalde küçüklere yazılmı$ bir çocuk kitabı olarak geçiyor ki benim için çok farklı. Kesinlikle her büyüğün okumasının gerekliliği su götürmez bir gerçek. Her okuduğunuzda ayrı bir anlam, farklı bir bakı$ açısı yakalıyorsunuz..

Nede olsa 1000 sayfadan büyük puntolar ile 100 sayfaya dü$ürülmü$ bir eser.

Küçük Prens tabii.

Dileyen olursa kitabin E-kitap halini PDF formatında buradan indirebilir.

Bir kaç gündür bir arkada$ım ile " Sen beni sevmiyorsun " gibisinden birkaç konu$ma içerisine girdik. Kendisine söylemi$tim, ama buradan da cevap vermek istiyorum ..

Buyursun, dönsün ilk cümleyi tekrar okusun. Ardından Küçük Prens'ten alıntı olan $u satırlara odaklansın mümkünse..


"İnsanları mı arıyorsun? Silahları var ve avlıyorlar. Çok can sıkıcı. Ayrıca tavuk yetiştiriyorlar. Tek konuları bunlar. Tavuk mu arıyorsun?"
"Hayır," dedi küçük prens. "Arkadaş arıyorum. Evcil ne demek?"
"Genellikle ihmal edilen bir iş," dedi tilki. "Bağlar kurmak anlamına geliyor."
"Bağlar kurmak mı?"
Tilki, "Yani," dedi, "örneğin sen benim için hâlâ yüz bin öteki çocuk gibi herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. Ben de senin için yüz bin öteki tilkiden hiç farkı olmayan herhangi bir tilkiyim. Ama beni evcilleştirirsen, birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. Benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için eşsiz benzersiz olurum..."
Küçük prens, "Anlıyorum galiba," dedi. "Bir çiçek var... Galiba o beni evcilleştirdi..."
"Olabilir," dedi tilki, "dünyada böyle şeyler hep olur."
"Ama hayır, o Dünya'da değil," dedi küçük prens.
Tilki şaşırmıştı. Merakla, "Başka bir gezegende mi?" diye sordu.
"Evet."
"Orada avcılar var mı?"
"Yok."
"Aman ne hoş! Peki tavuklar?"
"Hayır, tavuklar da yok."
"Hiçbir şey mükemmel olamıyor," diyerek içini çekti tilki. Birden aklına bir fikir geldi.
"Benim yaşamım çok tekdüze," diye anlatmaya başladı. "Ben tavuk avlıyorum, insanlar da beni. Bütün tavuklar birbirine benziyor, bütün insanlar da... Bu yüzden çok sıkılıyorum. Ama beni
evcilleştirirsen yaşamıma güneş doğmuş gibi olacak. Duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı olduğunu bileceğim. Öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, seninkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. Hem bak, şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz Buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur benim için. Bu da çok üzücü. Ama senin saçların altın sarısı. Beni evcilleştirdiğini bir düşün! Buğday da altın sarısı. Buğday bana hep seni hatırlatacak. Ve ben buğday tarlalarında esen rüzgârın sesini de seveceğim..."
Tilki uzun bir süre küçük prense baktı. Sonra da, "Lütfen... Evcilleştir beni!" dedi.
"Çok isterim," dedi küçük prens, "ama burada çok kalamayacağım. Bulmam gereken yeni dostlar ve anlamam gereken çok şey var."
"İnsan ancak evcilleştirirse anlar," dedi tilki. "İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkânlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkân olmadığı için dostları yok artık. Eğer dost istiyorsan beni evcilleştir."
"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens.
"Çok sabırlı olmalısın," dedi tilki. "Önce karşıma, şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın..."
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki. "Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı..."
"Alışkanlıklar mı?"
"Evet. "
-
"Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır."
"Onun için harcamış olduğum zaman..." diye yineledi küçük prens. Unutmamalıydı bunu.
"İnsanlar unuttular bunu," dedi tilki. "Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğimiz şeyden sorumlu oluruz. Sen gülünden sorumlusun..." "Ben gülümden sorumluyum," diye yineledi küçük prens. Bunu da unutmamalıydı.



Ve mümkünse ;

Onunla tüm uğra$malarımın, tüm kızgınlıklarımın sebebinin O'na gerçekten değer verdiğimden kaynaklandığını bilsin.. Dikkat etsin, O'na bir$ey olmasın.

Ha kim mi ? Bunny B*


edit post

13 Reply to "Le Petit Prince"

  • keLebek on 11 Temmuz 2009 02:01

    Bu yorum yazar tarafından silindi.

     

    keLebek on 11 Temmuz 2009 02:05

    'pişiksin' biliyorsun değil mi :))

    "..güzelsiniz ama boşsunuz, diye ekledi. kimse sizin için canını vermez. buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir. çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğruna öldürdüğüm odur. yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. çünkü benim gülümdür o.."

    teşekkür çok...yok..
    çoktan çok...

    imza: bi arkadaş (:

     

    Finduilas on 11 Temmuz 2009 02:05

    çok sevmiştim. (:

     

    guguk kuşu on 11 Temmuz 2009 02:27

    harika bir kitap, iyi oldu hatırlatman. vay beee küçük prens okuyan bi erkek...gözlerimi yaşarttın, senin genlerin muhafaza edilmeli, sen koruma altına alınmalısın.harikasın

     

    delininbiri on 11 Temmuz 2009 03:38

    küçük prens..kahramanım o benim..yazmıştım onla ilgili..senin yazını da keyifle okudum..

     

    SiL BaştaN on 11 Temmuz 2009 03:39

    Ne kadar evcilleşse de tilki, yine özünde tilki dir. Tavuk gördüğünde tilkiliğini hatırlayacak ve avlayacaktır.

    Dost ayak sesleri azaldı, kalanlara sahip çıkalım bu dünya da.

    Saygılar, sevgiler...

     

    *Nesli K. on 11 Temmuz 2009 07:29

    okumayanı tanıyamam sanırım.. (:

     

    ((¯¨¤» TU¥U «¤¨¯)) on 12 Temmuz 2009 09:13

    Öğrencilere kaç yaşında olurlarsa olsunlar tavsiye ettiğim iki kitap;
    Küçük Prens ve Şeker Portakalı :)

    Ama şimdi edemiyorum,çünkü önce onlara Türkçe öğretmem gerekiyor :)
    Bunların Kırgızcasının olduğunu sanmıyorum zira :D

     

    Bugra on 12 Temmuz 2009 15:03

    Kelebek, :))

    Finduilas, ben hala seviyorum :)

    Guguk Kuşu, hehe :) Çok te$ekkür ediyorum ama bunu okuyan ve buradan "ipucu " alan o kadar çok erkek var ki :)

    Deli, evet.. Hatırlıyorum sanki :) Süper bi$ey bu :P

    SiL BaştaN, kesinlikle.. İnsan elindekinin değerini kaybetmeden analamalı.. Te$ekkürler, size de sevgiler :)

    Altuğ, ya sen dedikten sonra dert ettim resmen :) Haklısın ama, daha dikkat etmek lazım :) Te$ekkürler çok :)

    Nesli, okuyan çok varda.. Bir o kadar da anlamayan :)

    Tuyu, aslında olabilir.. Bakayım ben, bir$ey bulabilirsem haber veririm :)

     

    BiGaripWomen on 16 Temmuz 2009 23:18

    Unutulmaz..Guguk kuşu asıl erkekler okuyordu onu ilk yayıldığı dönemde, e nede olsa bir prens vardı kitapta :)Şeker portakalı, Küçük prens, ve serinin devamı niteliğinde Güneşi uyandıralım'ı da okumuştum hepsi çok güzeldi ve hepsinde ayrı keyif aldım..Hatırlattığına da sevinmiş durumdayım ..Sağol..;)

     

    Ali İkizkaya on 21 Eylül 2009 05:20

    Sevgili Toslumbağa !
    Her şeyden önce aşağıda okuyacaklarının ukalalıktan uzaktan sadece insan sevgisiyle paylaşmak isteğinin bir harmanı olarak yazıldığını lütfen peşinen kabul edersen sevinirim. Ben bu satırları yaşamını Küçük Prens gibi olmaya adamış bir birey olarak yazıyorum ki blog um adı da "Küçük Prens ve Hiç Yaşamamış Biricik Gülü" dür. Ne yazık ki senin burda anlattığın bir fiil yüzünden blog kapalı.
    Küçük Prens, aslında çocuklardan ziyade büyükler için yazılmıştır, Newyork taki otel odasında Anthoine Saint Exupery tarafından. Ve kendisinin içinde ki, o naif ve çocuk erkeği anlatır, sevdiği kadın Consuelo ya. O nu nasıl ve hangi detayları içeren tekniklerle sevdiğini, sevgisinin hangi kaynaklardan beslendiğini. Ve Sevgisinin Kalitesini.
    Küçük Prens in aslında Türkçe de ki tüm tercümeleri berbat. 10 yıldan bu yana, iyi bir tercümesini bitirebilmek için uğraşıyorum. Her bir kelimesinin üstünde çok uzun düşünmek lazım. Ne yazık ki türkçesinde fransızcasındaki tat yok. Aslında bir çok fransız da anlamakta zorluk çekiyor kitabı. Eğer gerçek anlamıyla kavranırsa adam uçabilir. Kadınlarsa yerle yeksan olabilir. Küçük Prens bir yaşam şeklidir. Anlamak ta yetmez. Hayatınıza geçirmek gereklidir. Ve bu son derece acı vericidir. Onun da bir yıldızdan geldiği gibi siz de eğrelti kalır ve hep yaralanırsınız. Çok zor bir iştir. Bunu bulan kadınlarsa bir müddet sonra züccaciye dükkanındaki ürkmüş fil misali kırıp dökmeye ve size salak aptal demeye başlar. Gerçek hayatta Küçük Prens ruhlu erkekler var ama ne yazık, yine kurbağa öpen prenses olduğunu söyleyen kadınlar onları öldürüyor, sakat bırakıyorlar.
    Küçük prensin ana fikirlerinden bir tanesi de bakmak ile görmek arasında ki farktır. Aşağıya kitabın gözden kaçan bir motto sunu önce fransızca türkçe yazacağım yazara saygımdan.
    -C'est le secret du Renard. On ne voit bien qu'avec le coeur
    -İşte tilkinin sırrı şuydu. Gönülden gayrisi ile görmek mümkün değildir. Sadece bakılır o kadar.

    Küçük Prens in mistik ve duygusal anlamlarını kavramak için yazarının da olduğu gibi başka bir mesleğe tekris edilmiş olmak gereklidir. Zira o meslekte derin ezoterik bilgiler ile sembolizma ve alegori öğrenirsiniz. Küçük Prens te anlam vuruculuğunu ve kalplerde muhteşem kapıları açmak için; Gül, Tilki, Çöl, Boğa Yılanı, Şapka, Kuyu gibi öğeler kullanılmıştır. Küçük Prens okuması yaparken bu yüzden ve özelliklede doğu mistisizmi ve doğu edebiyatı bilmek, okumuş olmak gerekliliği vardır. Zira 1200 lere kadar Avrupa da Gül yok. Haçlı seferleri ile götürülüyor. Bu yüzden gül e dair bir edbiyatta yok batıda. Oysa gül edebiyatı için İran dan okuma yapmak lazımdır. Yazar özellikle Doğu mistisizminden beslenmiştir. Bunları bilerek Küçük Prensi okursanız temelleriniz sarsılır ve tüm ruhunuz hisseder.
    Senin örnek olarak verdiğin yukardaki muhteşem bölümde EVCİLLEŞTİRMEK yanlış kullanılmıştır. Ya da kullanılmak zorunda kalınmıştır. Çünkü orjinalin de ki fiilin karşılığı yoktur bizim dilimizde. Bu fiilin orjinali APPRIVOISER, okunuş=APRİVUAZE;
    Bu fiil Küçük Prens in yazarı Anthoine Saint Exupery kullanana kadar fransızcada unutulmuş gitmiş bir fiil. O alıp canlandırıp fransızcaya tekrar kazandırıyor.

     

    Ali İkizkaya on 21 Eylül 2009 05:21

    APRİVUAZE fiilini türkçeye açmaya çalışırsak; ehlileştirmek, eğitmek, uysallaştırmak, taraftarı yapmak, ait kılmak, bağ kurmak gibi bir çok fiilin anlam harmanı var içinde. Bu fiil aslında kitapta ve bu pasajda özellikle kullanılıyor. Çünkü fransızcada da yukarıda saydığım fiillerin harmanını ve lezzetini verecek başka bir fiil de yok. Bu fiil ancak ve ancak iki kişi arasında kullanılabilir. Siz bu fiili, tüm insanlar için kullanamazsınız. Çünkü emekle ve zamanla ortaya çıkan, birini diğerine biricik, yegane kılan bir fiildir. Bu yüzden "ONUN BİRİCİK GÜLÜ" tabiri kullanılmıştır. Anlamı içinde başkalaştırmak, evrimleştirmek, geliştirmek te vardır. Yazar bu yüzden sarı buğday tanelerini örneğini veriyor. Yani siz ve o kişiye ait olur. İçinde ortak geçmiş, miras ve o ilişkiyi ait sevgi ve fedakarlık fenomenleri ve onların bileşkesinden oluşmuştur. Sürekli yaşar. Bitmez. Sonsuz olma fikri ve arzusu yatar içinde. Son sahnede bu yüzden bu hissedişle tek bir yıldız ve boşluk vardır.
    Oysa günümüzde insanlar o kadar fütursuz, radikal bir biçimde hayatlarımıza giriyor ve aniden çıkıyorlar ki. Sonra da basit canım, unutulur deyiveriyorlar. Oysa küçük prensi, tilki baştan ikaz ediyor bu fiilin getireceği biricikleşme hali için. Bedelinin sorumluluk ve emek olduğu hakkında.
    Bu kitabı bu derinlikte okumaya(ma)nlar kırdıklarının hayatlarında, bir kahve fincanı yanında gelen ufacık bir lokum un neler yapacağını bilemezler o kişiye. Onlar hayatı basit ve dikkatsizce yaşarlar. Bu dikkatsizliklerinin kırılganlıklarını da başkalarına yaşatırlar. Oysa kitabın son bölümünde hayatı basit yaşarsanız, o da sizi bir gün dikkate almaz denilmektedir. Bumerang misali.
    Hayatı dikkatli ve nazikçe sevgi ekseninde taşımak gerekliliğine vurgu yapar hep.

    Buyrun bir deli kuyuya bir taş attı...

     

    Ali İkizkaya on 21 Eylül 2009 05:23

    Sevgili Toslumbağa!
    Bu kadar güzel, derin ve naif bir konuda yazmış olmandan dolayı seni tebrik eder hem de teşekkür ederim.
    Sevgiyle, iyi bayramlar

     
  • Yorum Gönder