Ak$am saatleri..
Tam gelmek üzereydi karamsarlık.
Kelebek ile konu$uyoruz..

Dialog $öyle ;

K* : Ayvalığa gitmek istiorum
B* : Ne yapacaksın orada ?
K* : Gezmek istiorum yine, hayat bahcesinde oturucam tekrar . Salkımların altında.. Kaldırımlarda yürüycem dolgu topuklularımla.
B* : Bende gitmek istiyorum!
K* : Hımm evet, uygundur. Tekne turuna cıkmak istiorum birde.
B* : Altı camlı olsun ama, balıkları görmek lazım.
K* : Evet, evet.. Buz gibi suya dalmak lazım.
B* : $oyle çok çok balıklar olsa, ayaklarımı gıdıklasalar..
K* : Sonra kavunlu dondurma olsa..
B* : Bide teknede bira olsa $oyle buzzz gibi...

Off kovduk karamsarlığı. İletisini bilem sildi :)





edit post

Ki$ilik

12:14

1000

1982 yılıydı.
Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulunun öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyordu.
Az sonra, sert görünümlü hoca kapıda belirdi.
Kürsüye geçti, eline tebe$iri aldı.
Tahtaya kocaman bir " Bir " rakamı çizdi.
" Bakın " dedi, " Bu ki$iliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli $ey."
Sonra birin yanına bir " Sıfır " koydu. " Bu ba$arıdır" dedi.
"Ba$arılı bir ki$ilik biri on yapar..."
Bir sıfır daha.. " Bu tecrübedir, on iken yüz olursunuz. "
Sıfırlar böyle uzayıp gitti.
Yetenek, Disiplin, Sevgi...
Eklenen her sıfırın ki$iliği 10 kat zenginle$tirdiğini anlatıyor.
Sonra, eline silgiyi alarak en ba$taki " Bir " rakamını sildi. Bir sürü sıfır kaldı geriye..
Ve Hoca $u yorumu yaptı, " Ki$iliğiniz yoksa, diğerleri hiçtir. "
Sınıf, mesajı alarak derin bir sessizliğe gömüldü..

edit post

Ay Dede

08:11


Ay Kopuğu ( Köpüğü ) ' ne ait bu postu okurken aklıma gelen, bir filmde anlatılan bir hikaye. Ay üstüne, buyrun.


Neden ay bu kadar yalnız ki?
Çünkü bir aşığı varmış.
Aşığının adı Kuekuatsheu imiş.
İkisi, periler aleminde...
...beraber yaşarmış.
Her hece gökyüzünde gezinirlermiş.
Ancak diğer perilerden biri
ikisini kıskanmış.
Düzenbaz peri, ay sadece kendinin olsun istemiş...
...ve Kuekuatsheu'ya
Ay, çiçek istedi" demiş.
Ona, dünyamıza gelip yaban gülü toplamasını söylemiş.
Kuekuatsheu, periler aleminden bir kere ayrılınca asla geriye...
...dönülemeyeceğini bilmiyormuş.
Her gece, gökyüzüne bakıp "ay"ın adını nasıl haykırdığını görürmüş.
Fakat...
...ona bir daha dokunamamış.

edit post

Haydi..

13:44


Haydi Buğra,
Kapat gözlerini..
Müziğini dinle,
Sessizliğin ama..
Belkide haykırı$larının..
Yada,
Haykırmak yerine içinde bıraktınlarının.


edit post


*Dedem.. Zamanın günlük kıayfetleri ne kadar güzelmi$.. Tarih : 08/1947


Dedem'den bahsedeyim ilk önce.. 1923 yılında Kırım'da doğmu$.. Zor geçen çocukluktan sonra 30lu ya$larda zamanın Rus baskısı altında bulunan Kırım'dan Türkiye'ye giri$ yapmı$.. Tabii çekilen pek çok eziyet var, sıfırdan bir hayata ba$lıyorsunuz kolay değil..

Dedem'e ait anılarım yok denilecek kadar azdır.. Süreyyapa$a'da ki hastanede ailecek ziyaret ettiğimiz gün ( ki bu ölümünden 2 gün önceydi, ve doktorlar benim girmeme izin vermemi$ti.. ), bir kaç adet silik görüntü..

Ve pek tabii o malum günü hiç unutmuyorum.. Ben 7 ya$ındaydım sanırım vefat ettiğinde, ağlamamı$ım bile. Bunu $imdi yazarken bile gözlerim dolduğu halde o zaman nasıl olmu$ta ağlamamı$ım bilmiyorum. Çok büyük bir vazifem vardı o gün.. Elime tutu$turulan bir bidon su ile cenazeyi ta$ıyan grubun en önünde asker edası ile yürümek! Hatırlıyorum, o zaman bile cenazeden sonra yiyebileceğim pideleri dü$ünüyordum. Ne kadar aptalım!

*Malum Çakmak

Hazır çakmaklardan bu kadar bahsetmi$ken, bir süre önce Dedemin ki$isel e$yaları arasında bir Zippo buldum. Üzerinde bir sava$ gemisi resmi var, USS Zellars.. İkinci Dünya Sava$ına katılan bir Amerikan gemisi. Nerden baksanız 60 yıllık bir çakmak.. Firmaya mail attım, cevap bekliyorum. Öğreneceğiz bakalım.

Peki bu çakmağı özel yapan ne ? Bugün masanın üzerinde dururken üzerine vuran güne$ sayesinde bende yeni farkettim..


Çakmağın arkasına " Dert Mi " diye bir soru kazınmı$.. Nasıl bir psikolojidir ki bu ? Hangi konumda, neyi dü$ünürken yazılmı$ ?

Dede'm.. $u anda hayatta olmasını isteceğim yegane insan. Ke$ke $u zamanımı görebilseydin, ke$ke oturup Dede - Torun $oyle bir sohbet edebilseydik.. Ke$ke..!






edit post

Hafızam o kadar kayıp,
Kanımdaki alkol oranı o kadar fazla ki,
Ben seni unuttuğumu bile hatırlayamıyorum.
Ne yapıyorum ben burada ?
Sen oradayken...

edit post
$uradaki yazımda bahsetmi$tim, e$yalara bazen haddinden fazla değer verdiğimi hissediyorum. Ama bu böyle bir$ey değil.

* Çakmağım

2 yıl kadar önce, $u anda hayatımda tırnak kadar değeri olmayan bir insan tarafından USA'den getirilmi$ti. Tahmin edemezdim bir gün bu kadar değersiz birinin hediye ettiği $ey bu kadar değerli! olsun. Evet değerli ;

Sadece üzerine 4 adet ta$ bulmak için 400 Km yol gittiğim,

Birbara gittiğimde, masadan tuvalet için kalkarken telefonum dahil her$eyi masada bıraktığım halde herzaman yanıma aldığım,

Hayatımın iki senesindeki her sırrı bilen, hatta benim bile bilmediklerimi..

Baktığımda gerçekten! kendimi görebildiğim,

Üzerinde ki simgelere baktığım zaman hayatın sadece bir kumar olduğunu tekrar tekrar anladığım çakmağımdan bahsediyorum..

Maddi değeri umrumda değil, ama manevi değerine paha biçemem..

Peki sizlere soruyorum, bu kadar değer verilen bir$ey.. İçine kolonya dökülerek bir daha yanmaz bir hal alırsa yapan ki$iye ne yapmalı ?

edit post
Haftasonu planlarından bahsetmi$ken $u geçen cumartesiden de bahsetmek gerek sanırım.

Efenim, sabah kalkılır. Malum manzarası olan balkonda ailecek kahvaltı edilir. Bayanlar kaçar her$ey erkeklere kalır. Böyle ba$ladık sabaha..

Gün öncesinden Kelebek ile bulu$manın kararı verilmi$ti. Malum, hanımefendiyi gönderiyoruz ya biyerlere :)


Not : Yuvarlak içindeki iki $ahsiyetin biz olma ihtimali pek bi yüksek geldi nedense.. Orada oturuyorduk. Ama, Kelebek'in üstündeki kot boleronun beyaz çıkma ihtimali varmıdır ki ? :)


Yukarıda gördüğünüz enfes mekan Kef'İnn'de oturduk biraz. Çilekli Smothies ve Double Espresso e$liğinde. Ta ki mekanda ki wireless hizmetinin TTNet Wifi tarafından ele geçirildiğini öğrenene kadar.

Daha sonra benim karnım acıktı diye tutturmam sonucunda karnımızı, daha doğrusu karnımı doyurmaya gittik. İzmit'i bilenler muhtelen bilirler, Piknik diye bir hamburgercimiz var bizim. 1.20 Ytl' ye yapılan hambugerlerin maliyet hesabını kafanızda canlandırırken aklınıza gelen ihtimaller dahilinde yenilen Yengen, Sosisli ve Hamburgerin tadı bir ba$ka oluyor :) Temiz bir yer değil ama lezzetli.. Kelebek her ne kadar durumu protesto edip yemesede hamburgerden bir ısırık almaktan alı koyamadı kendini :)) Neyse efenim, 2 Hamburger, 1 Extra Sosisli ve 1 Yengen yedikten sonra doymadığımı anladım. Ve tabii Kelebek'ten gelen o enfes teklifi kabul etmeden edemedim :)) Dönerciye gittik pek tabii, ne sandınız. E$$ek kadar dürümlerimizi hüplettirdikten sonra kahve içesimiz de geldi...

Ne yapsak ne yapsak diye dü$ünürken uzun zamandan beri Fethiye Caddesi'nde gözüme takılan $u Jazz Cafe'ye gittik, oturduk. Cafe Del Moral ismi. Uzun zamandan beri bir yerde bu denli keyifli olmamı$tım.. Nedendir bilinmez. Sonuna priz ve wireless ikilisini bir arada bulabilmenin verdiği huzurla daldık internet alemine.. İngiltere senin, USA benim :) Yanında ki Buuzzz gibi Portakal Suyu ve Double Espresso da yanında hediye :)


Ba$ından sonuna kadar güzel bir gündü. Peki ben bunları neden yazdım ? $undandır ki gün içerisinde ben birkaç b.k yedim efenim. Ağzımdan hunharsızca çıkan bir kaç kelimeden ötürü kendisinden özür diliyorum.. ( Merak eden olursa, " Lan " ve " Abi " türevleri .. )

Daha sonra Kulunç olayı, duymamı$tım öğrendim :) İnat etmeyeceğim bundan sonra.

Birde, bütün uğra$malarımıza rağmen günü bir fotoğraf ile sabitle$tiremedik. Neden mi? Çünkü Kelebek'in her zaman hazır durumda olan fotoğraf makinasının hafıza kartı yoktu, yetmezmi$ gibi birde $arjı kalmamı$tı.

Siz, siz olun.. Fotoğraf makinanızı kontrollü kullanın. Kontrolsüz güç, güç değildir demi$ler :)

Mutluluklar efenim.

edit post


Dün ak$amdan beri gelemedim kendime bir türlü. İnsanların bencillikleri iyice canımı sıkmaya ba$ladı son birkaç saattir.
Saat 13:00 bile olmadan ilk biramı açtım. Dü$ünüyorum, daha bir yoğunla$ıyorum kanımda bu melet dolandığı sürece. Ama, durdum dü$ündüm. Bugüne kadar yoğunla$tın da ne deği$ti Buğra? Hiçbir $ey deği$medi elbette. Deği$meli bir$eyler. Geli$tireceğim ama. İnatçıyım bu konuda.

Pek tarzım olmasada Marlyn Manson - This is the New Shit e$liğinde ruhumu arındırırken aklıma parlak bir fikir geldi. Bugün kimseyi, hiçbir$eyi umursamayacağım ! Sadece kendim için ya$arken, tadına bakacağım. Ek$i tadlar ile aram olmamasına rağmen kim bilir severim belki bu tadı.. En azından acıyı sevdiğim kadar.

Evet, daha yeni yanlarından gelmeme rağmen Anne ve Babamı özledim.

Kar$ımda ki çatıda güvercinlerin kur yapmalarını izlemekten de sıkıldım, kıskanıyorumdur belki de. Evet, kıskanıyorum.

Giydim yine kırmızı, çiçekli gömleğimi. Çektim altıma $ortumu. Okula gideceğim $imdi. Bakalım geli$en ne olacak gün içerisinde..


* Birde resimdeki mekanı çok özledim. Ka$.. Kimbilir, kaçarım belki haftasonu. İn$allah.

edit post



Evet, Sen !


Geldim.. Bir hı$ımla, sinirle ve yanımda olan bilimum olumsuz duygular ile yazıyorum bunu. Bakma öyle, buyur oku.. Sen !

İnsanlarda ki kıskançlık duygusu yaratılı$tan beri ileri gelir bilirsiniz. Çok normal, bir insan bir insanı - hele ki kıskanılan $ahıs sevgili sıfatına sahipse - kıskanabilir. Bende kıskandım, kıskanıyorum.

Nerden girdik peki konuya ? $uradan girdik efenim.. Özellikle isim telafuz etmek istemiyorum mazur görünüz, insanları rencide etmek ne kadar doğru. Ana fikirde bu zaten.

$imdi iki blog yazarı bir ili$ki içerisinde. Erkek olan arkada$ ba$ka bir bayan blog yazarının yazıları altına yorum yapıyor. Normal.. Bayanda keza $ahsın bir kaç yazısının altına yorum yapıyor. Pek tabii kıskanç bloggerımızın ilgisini çekiyor bu durum. Kendi blogunda bir yazı yazıyor bu konu üzerine.. Biraz daha ileri giderek birbirlerine kur yaptıklarından falan iafede ediyor yazılanlara bakarak. Yazılanların içeriğine bakmadan hareket etmek ne kadar normalse bu da gayet normal. Kim böyle bir paranoyaklık yapmaz ki !

Daha sonra bu yazının altındaki yorumlardan birinde isim telafuz ediliyor. " Hayrola, yoksa o kız xxx mi ? " cinsinden. Her$eyi geçtim kimin insanların ismini bu $ekilde kullanmaya hakkı var ? O olsa ne olacak, ne yapacaksın yani ? Bırak tahminin sende kalsın, kimse burda yarı$macı değil. Tahmin etmenin sonunda bir$ey kazanmayacaksın.

Birde altında bir yorum vardı ki çok güldüm. " Bu seferlik erkek arkada$ıma inanıyorum, bir$ey yokmu$ " Bir$ey yok tabii, b.k var !

Erkek arkada$ı masum, her$ey kızda bitiyor dercesine zan altında bırakıyor insanı.

İki sevgili arasında bir$ey ya$ıyorken kimsenin dönüp bir söz etmeye hakkı yoktur. Ama bu durum sadece ba$kalarına zarar vermediği sürece geçerlidir.

Biraz daha dikkat lütfen.


edit post

Bu kadar keyifli bir günün ardından ne yapabilirim diye dü$ündüm kendi kendime.. Kendimi $ımartacak, ama aynı zamanda Abla'mada yararı dokunacak bir$ey olmalıydı. Dü$ün, dü$ün.. Salata yapmaya karar verdim.. Bütün bir yaz mutfakta çalı$acağım ya, gaza geldim resmen..

Sonra yukarıda gördüğünüz $aheseri! çıkardım ortaya.. Amanın sosu pek bir lezzetli oldu, hele ki kendisinin sosla ile münazara ettiği zamanı söylemek bile istemiyorum. Mazallah canınız çeker falan, birde erkek okuyucular var.. Aman :)

Pekii, tarif isteyenler geliyorum..

Efenim, ilk önce atom marul diye tabi edilen bitkiyi istediğiniz oranda doğruyorsunuz. Hissedilecek kadar büyük olmaları önemli. Daha sonra, dilediğiniz kadar domatesi " kabukları " ile küp $eklinde doğruyorsunuz.. Ve geldik i$in kilit noktasına.. Bugüne kadar salata yediğim heryerde bir türlü havucun tadını alamamı$tım.. Ak$am kafamda beliren bu ke$meke$e bir ı$ık yardımıyla cevap buldum.. " Ha Buğra bu havuçları biraz büyük doğra.. İnsanların ağzında katır kutur etsin... " Aynen böyle yaptım da, büyük büyük doğradım. Yuvarlak havucu dörde böldüm. Toplamda iki adet kullandım ama siz ki$i sayısına göre bunu bire indirebilirsiniz.( Yerine gelmi$ken, ablamı tebrik etmek istiyorum.. Zira dolaptaki havuçlar baya bir uzun süredir orada olacaklar ki kök salmı$lar. Evet, gerçekten.. Ekseniz havuç ağacı çıkacak :D )

Elimize eldivenimizi geçirdikten sonra harmanlıyoruz.. Hijyen bu $akaya gelmez. Kullanacağınız servis tabağında harmanladıktan sonra sosumuzun yapımına geçelin..

Peki Bug neler kullandın ?

Efenim 6 yemek ka$ığı yoğurt koydum.. Karı$tırarak sulandırdım. Bunun üzerine 13 saniye boyunca ince bir $ekilde akan mayonez ekledim. Takta ka$ık ile karı$tırdım. Maksat ablamın porselenleri çizilmesin. Hani $u marketlerde satılan sos kıvamına geldi. Ardından, bir yemek ka$ığı sirke ekledim, yine karı$tırdım.. O kadar biradan sonra ba$ımın dönmeye ba$ladığını farkettim. Dilediğiniz kadar Kekik, yine dilediğiniz kadar Pul biber, az biraz Nane ( Evet, Nane! ) Karı$tırıyoruz.. Sabredin farkı farkedeceksiniz. Daha sonra e$inizin! yada sizin damak tadınıza göre tuz ekleyerek biraz daha sulandırın me$hur sosu.. En son olarak 5 yemek ka$ığı ( Ben 9 saniye döktüm $i$eden :D ) zeytinyağı dökerek mükemmeliyete ula$ıyorsunuz.. Tabii sonunda da karı$tırmanız gerektiğini söylemiyorum :)

Hazırlamı$ olduğunuz servis tabağının üzerine dökerek servis yapmanız tavsiyemdir, zira insanlar yemek zorunda kalır :)

Mutluluklar, ho$ sofralar izleyicilerim :)



edit post


Ohh, $imdi geldim malum i$ görü$mesinden.. Nasıldı, süperdi ! Bence tabii. Pozisyon tam benim istediğim gibi. Sonra Otel deseniz dünya çapında bir dev. Bakalım, her$ey bir iki güne belli olacak. Sanırım bu yaz İstanbuldayım :)



Bahsi geçen Otel, resimdeki. Marriott, Kozyatağı'nda ve evime 15 dakika yürüme mesafesinde :) Ayh, hadi bakalım heyecan yaptım pek bi.. İn$allah.




Geldim eve, İstanbul'un havasından mıdır yoksa suyundan mı bilinmez ama pek bir içesim var. Giydim kırmızı, çiçekli gömleğimi.. Altımda $ortum. Pek bir keyifle biramı yudumluyorum gördüğünüz üzere.. Afiyet olsun bana o zaman :)

Ben pek bir mutluyum sanki, sizlere de Mutlu günler efenim..

Not : Bu arada ha bu İstanbul'da her$eyin* en güzeli var be :)



edit post


Baba ..


İki gün önce Kelemek bir web sitesi göndereceğinden bahsetmi$ti. Dün ak$am önce göndermi$, baktım. Baktığım gibi dondum kaldım. Benim bugüne kadar hayatımda gördüğüm en güzel, en manalı web sitesi kar$ımdaydı çünkü.

Phillip Toledano, babasını Days With My Father adlı sitesinde anlatmı$. Mükemmel fotoğraflar da cabası.. Okudum, okudum.. Ta ki babasının öldüğü güne gelene kadar, uzun zamandır bu kadar aciz hissetmemi$tim kendimi.

Ardından Babam'ın bir kaç yıl önce bana hediye ettiği şiirden bir kıta geldi gözümüm önüne ;
" Derdim seni, bana benzetmek değil.
Bu hayatı, sana öğretmek değil.
Ama değil mi ki babayım, öğütler vereceğim.
Kırk yaşında gelsende seni merak edeceğim. "

Ke$ke bu yazının manasını daha erken kavrayabilseydim. Bazen nefret ediyorum kendimden !

Bilmiyorum bunları yazarken amacım neydi, ama sizlerinde görmesini istedim sanırım. Gerçekten çok ho$.

Te$ekkür ediyorum Kelemek. Pek bi çok hemde :)

edit post




Dün bir arkada$ım ile msn'de geçen bir konu$ma üzerine bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Bizim insanımız birçok $eyden aciz biliyorsunuz.. E bunun yanında özel hayata saldırmak gibi bir hobimiz var çoğumuzun.. Konu $öyle ;

O : Buğra, ordamısın çok acil ?
Ben : ( 10 dakika sonra ) Evet, burdayım. Hayrola ?
O : Abi çok acil msn $ifresini çalmak için bir programa ihtiyacım var.
Ben : O nedenmi$ ?
O : Ya yeni bir kız ile flört ediyoruz, ne yaptığını bilmem lazım.
Ben: Sen ba$tan kaybetmi$sin abicim, yok program falan.
O : Peki.

Nasıl bir meraktır, nasıl bir güvensizliktir bu ? Burası tamamen farklı bir yazıda ele$tirilmesi gereken bir nokta bence.

Peki insanımızın yıllardan beri aradığı " Msn $ifre Kırma Programı " na ne demeli ? Yok böyle bir program. Mümkünatı da yok..

Konuyu yazarken baktım biraz, biri blogunda bu konuya aynı açıdan değinmi$.. Ele$tirmi$.. Altına eklenen bir yorum $u $ekilde, " Link yokmu ? " Hani olurya burada da aynı $ey olur diyerek ben bir link koymak istedim.

Buyrun, programı buradaki adresten indirebilirsiniz. :)

edit post